Nazlı Orta

EŞİTLİK VE GELİŞİM EVRİMİMİZ

Nazlı Orta

EŞİTLİK VE GELİŞİM EVRİMİMİZ

 

Evrensel düzende herşey maksimum düzensizliğe gitse de totalde yaşam, işleri-işlerimizi kolaylaştırma odaklıdır. Ki öyle de olmalıdır. Teknoloji gelişiyor, bilim ilerliyor, uzay çağı ve bilişim çağı dediğimiz süreçte herşey bir tuşla hallolabiliyorken aksi bir durum binlerce sorgulamaya meyletmeli zira. Bu kadar aştık madem 21. yy. dünyasında yaşamanın hakkını vermeli. Özellikle devlet kurumları adli bilişime dayalı resmi işlerde, bu tarz sistemleri had safhada kullanarak öncelikle kağıt israfından kaçınmalı doğaya katkı sunabilmek ve de zamanımızdan çalmadan vatandaşa imkan tanımalı daha faydalı işlere yer açabilmek adına.

 

E-devlet uygulamasıyla kişinin birçok resmi işlemi yapılabilecekken hâlâ daha ehliyetle, kimlikle, diplomayla, pasaportla döne döne onaylatma ihtiyacı, bir ay gibi bir süreçte bile kişinin soyadı değişikliğine binaen kendi verdikleri belgenin bile yenilenmesini istemek, kurulan sisteme aykırı. Bundan başka sınavlarla fazlasıyla haşır neşir olan bir ülke olarak yeni nüfuslardaki okutulan çiple bile çıkarılan belgelerin gereksizliği, bir tek beni rahatsız etmiyordur sanırım. Hadi onu aldık diyelim kimlik doğrulamasında ehliyeti de, pasaportu da, kimlik numarası ve gerekli güvenlik soruşturmaları akabinde, devletin ilgili kurumlarınca verildiğini es geçmemek gerek. Amaç kişinin sınava giren kişi olduğunu tespit etmekse tabii.

 

Bu pazar günü yapılan öabt alan sınavına girememe sebebimi detaylı anlatırsam sanırım teknolojik olarak neredeyiz ve kaderimiz ne gibi durumlarda sekteye uğrayabilip hangi yönetmeliklerde şekilleniyor daha iyi anlayabiliriz. (Tabi bu sadece küçücük bir örnek. Sizde kendinizce bu duruma örnek olabilecek olayları yazıp gönderebilirsiniz bana. Kalem en güçlü silahtır madem bizde sistemdeki bozuk işleyişi, düzgün bir lisanla ifade etmeye çalışırız gücümüz yettiğince.) Nikahtan sonra malum soyadı değişikliği oluyor ve malesef ki bu kişinin kendi seçimiyle değil hâlâ medeni hukuktaki eksiklikten mi, boşluktan mı bilemem, zorlamayla oluyor. Yani bir kadına kendi soyadını kullanabilme hakkı ancak eşinin de soyadıyla birlikte olması şartıyla veriliyor. Oda nikah kıyılmadan önce dilekçe verirseniz Yani hem evlenip hemde kendi soyisminizle, kendi kütüğünüzle kalabilme hakkınız yok. Oradan başlıyor belki de ataerkil bir eşitsizlik. Aksi örnek var mı diye araştırdım, İzmir'de bir iş kadını devlet işlerinde sorun oluyor diye mahkemeye vererek sadece kendi soyadını kullanmıştı. Ki bunun içinde 3 ay gibi bir süre, güvenlik soruşturması, en az 500 tl gibi bir meblağ, kısacık bir dava süreci ve de hakimin gerekçenizi haklı görmesi gerekliliği durumu var. Tüm bunlar kendi soyadınızı kullanma isteğiniz olursa tabi. Ne gibi sorun olura gelirsek, ben e-devlette var zaten diyerek kimliğimi yenilemedim. İlk sorun araba satışında oldu. Tc aynı, ad soyad aynı ama eksik diye yenilenmesi gerek denildi. Tamam prosedür bu diyip gidip yeniledim. Bu kezde ruhsatta sıkıntı oldu. Ekstra bir ücretle onunda yenilenmesi gerek denilerek geçici belgem alınıp onuda değiştiler. Ve sınavımdan birkaç gün önce bu durumlar olduğu için yeni kimliğimin yokluğu ve de geçici belgemin noterde kalışı sebebiyle, bir umut ehliyetle gittim sınava. Ve tabiki olmuyor denildi. Nüfus o gün açıkmış bilgisi verildi yetkililerce ama pasaportunuz varsa o da olur denildiğinden geç kalmamak için onu alıp geldim. Bir yıllıktı ama ay farkıyla günü dolmuş diye kabul edemeyiz dediklerinde sınava 5 dk vardı. Orada görevli polis memuru benim yerime bina görevlisiyle konuşup durumu izah etti. Hanımefendi ehliyetiyle de, pasaportuyla da, kimlik numarasıyla da, belgedeki kişi olduğunu ispatladı aslında isterseniz alabilirsiniz dediğinde, bina görevlisi yönetmeliklere uymuyor ama diyerekten sınava almadı. Şunu düşündüm devlet dairelerinde yada resmi işlerde geçirilen her vakit neden bu kadar ziyan olmaya gebe. Ve yönetmelikler, prosesürler neden bu kadar işi yokuşa sürmek yada göstermelik bir üstün görünme çabasıyla donatılmış durumda. İnsanlardan zamanlarını verimli kullanmasını, egosuz olmasını, sevgi dolu ve faydalı olması istenirken neden aksi olsun diye bir türkü tutturuyoruz hissi oluşuyor her seferinde. Hoca bunu yaparsa cemaat ne yapmaz ki sözü hiç duyulmamış, duyulsa da padişahım çok yaşa mantığıyla bazı şeyler muaf tutulmuş gibi tuhaf değil mi. Cimere yazsaydın diyenler oldu. Daha önce covid-19 a dair resmi bir kurumda yapılan ihlal ve ihmalkarlığa dair bir şikayetim olmuştu. Geri dönüşü bir karakoldan aranıp şikayetiniz geçerliyse gelip imza atıp dava açmanız gerek gibi birkaç cümleyle bilgi verilmişti. Özü ise uğraşmak istiyorsan buyur gel ama başın ağrır diyeyim alt metnindeki aba altı sopayla…

 

Şimdi başa dönüyorum. Teknoloji gelişti değil mi? Eşitlik var, herşey hayatımızı kolaylaştırmaya dair… Sistem 21. yy 'a yakışır bir durumda. Eğitim sistemi gittikçe gelişiyor ve bizleri bulunduğumuz yerden daha da güzel yerlere taşıyacak bir nesil neredeyse bir yıldır evinde oturarak geliyor. Tabii evinde olsa da gerekli sistemleri çökertecek kadar bir öğrenme arzusuyla. Bu haftaki yazım iç acıcı değil farkındayım ama bazen içimizin açılabilmesi için odamızı karartan perdeleri yırtmak gerekir. Ve karanlığı parçalamak zorlayıcı bir eylemdir. Sevgiyle ve de farkındalıkla kalın…

Yazarın Diğer Yazıları