Nazlı Orta

'Doğarken Ağladı İnsan. Bu Son Olsun, Bu Son.'

Nazlı Orta

NE ACI Kİ BİR İNSANIN YÜZÜNDEKİ TEBESSÜM BİZE GÜÇ OLACAĞINA NEFRET SEBEBİ OLABİLİYOR VE YİNE NE ACI Kİ BUNU ERDEMLİ GÖREN ZİHNİYETLER; İÇİNDEKİ HÜZNE ODAKLANACAĞINA, YAPABİLECEĞİNİ KENDİNCE EN İYİ NİYETLERLE - HAYAT BİR ANDA BİTEBİLİYOR İŞTE BÖYLE -  DERSİYLE YAPACAĞINA, BAŞKA BİR RUHU KENDİSİNDEN DAHA DUYARSIZ GÖREBİLME VE ELEŞTİREBİLME HAKKINI KENDİNDE BULABİLİYOR, DAHA DA ACISI VİCDANINI DA BUNUNLA AKLIYOR. BİZ BU YÜZDEN KAYBETMEDİK Mİ ZATEN HEP? "EN VİCDANLI BENİM, EN DİNDAR BENİM, EN SAĞDUYULU BENİM; MİLLETİNİ, ÜLKESİNİ EN SEVEN BENİM!"  DİYE DİYE ÇEKTİK ÜZERİMİZE BÜTÜN LANETLERİ. ŞİMDİ BİRİLERİNDEN DAHA ÇOK ACI ÇEKEN VE BU SÜRECİ YÜZLERDEKİ BİR TEBESSÜMLÜ GÖRSEL İÇİN VATAN HAİNİ VE UTANMAZ OLARAK ÜST TONDA YARGILAYAN HERKESE, TÜM BU CANLARIN HESABI NASIL VERİLECEK?  MESELE DOĞAL AFET DEĞİL Kİ! BU AFETLERİN HEP OLABİLİRLİĞİNİ BİLİP YİNE DE KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA GÖZ GÖRE GÖRE BUNA SEBEP OLANLARIN HESAP VERMESİ VE HAK ETTİĞİ CEZAYI ÇEKMESİ GEREKİR DİYE SERZENİŞTE BULUNUŞUMU ANIMSIYORUM DA… ŞİMDİ ZAMANI "DEVLET NE YAPSIN, BÜROKRASİ NE YAPSIN?"  DİYE İÇİNDE AKLAYAN VE SONRASINDA DA HAKKINI ARAMAYAN HERKESE SORUYORUM?


Söylesenize içinizde bu denli büyük bir acı varken acıya birebir sebep olanları sorgulamak yerine günler sonra "Hayat acı olsa da devam ediyor." somutsallığındaki paylaşımlar niye bizi rahatsız ediyor ya da rahatsız olabileceğimiz bir duruma niye zaman ayırıyoruz ki? Kendimizde bu yargı hakkını ne zaman elde ettik? Acaba asıl yargılanması gerekenlere duyduğumuz öfkenin yer-yön değiştirmesi midir bu yoksa kendimize duyduğumuz öfkenin dışa vurumu mu? Ya da çok mu egoluyuz acaba içsel durumunu bilmeden kişinin bizden daha kötü diye düşünüp acıyabiliyoruz haddimizce?

Burada insani olan şefkat ve merhamet duygularını baş üstüne bırakıyorum elbet. Benimki sadece gönlü çok daha geniş yüreklere gerçekliği sorgulamaları adına içsel bir isyan ve isyanın kelimelere dökülüşü. Çünkü bilirim ateş düştüğü yeri yakar ve "Bir insanın yüreği, evi yanarken kim  su döktü dökmedi diye bakamaz. Bakıyorsa yeterince yanmıyordur içi. Sadece yeni ateşler, yakacak bir cehennem arıyor." derdi bir büyüğüm. Haklıydı belki de fakat ben bunu yeni yeni anlayabilecek kıvama geldim, şimdi fark ediyorum onun ne demek istediğini.

Yaşadığımız bu derin acı ve kayıplar bize her şeyin anlık olduğunu gösterip içimizdeki sevgi enerjisini ve öldüğümüzde bize kalacak tek şeyin bu olduğu gerçeğini gösteremiyorsa soralım en derinlerimizdeki muhasebe gücümüze, biz tam olarak neyle akıllanır ve öğreniriz acaba? 

Ölüm hep vardı, büyük travmalarla yaşanan kayıplar hep vardı ve biz insan bunu hep unutan varlıktık. Sorun şu ki hayat bir gün zaten son bulacak ve bu sonun bizim için çok acı olabilme ihtimalini de görüp hâlâ bu kadar kin kusabiliyorsak, düşen bir taşı içindeki hüzne rağmen umutvari bir tebessümle kaldırmaya çalışamıyorsak, bunun için de ilk olarak biz kalkmaya çalışarak sevgiyle ve sevgi diliyle katkı sağlayamıyorsak lütfen etrafa da o taşları atıp bir şey yaptığımız zannına kapılmayalım. 

İlla atacaksak o taşı, bu duruma zerre-i miskal de olsa sebep olan, bu kadar evi aileyi yerle yeksan edenlerin önüne atalım, buna eyvallah! Bununla birlikte en merhametli benim derken yıkılan onca hayatın, yüreğin, hikayenin yanına hiç de olmaması gereken bir süreçte gönül evi diye bir soyut kavramı yerle bir etmeye çalışarak soğutmayalım içimizi ve de insanlık diye başlayan cümlelerimizi.

Biliyorum bu günler de bitecek, bitsin de ama izin verelim yaralarımızı sevgi sarsın, yargı değil. Yargılanacak kişiler sınıfında asla yer almayacak kişiler ve ruhlar hiç değil. Yaralarımızı insanca sarmamız ve tez vakitte ayağa kalkmamız dileğiyle. Sevgi, tebessüm ve ferahlıkla kalın.
 

Yazarın Diğer Yazıları