Nazlı Orta

ÇOCUKLUĞUM

Nazlı Orta

 

 

Geçenlerde bir arkadaşımın çocukluk fotoğrafını gördüm. Üç kardeş bir arada ve de kucağında tüm masumiyetiyle tuttuğu oyuncağı duruyordu. Kendi çocukluğuma gittim. Oyuncağın sayılı olduğu, herkeste olmadığı döneme. İlk ve tek oyuncağımı bana babamın arkadaşı almıştı. Adı aklımda 'Pertekli Hasan Amca' olarak kalmış. Küçük çok sevimli peluş bir köpekti. Annem onu dolabın üstüne bırakırdı, pis olmasın diye ve ben o odaya girip onu orada görünce bile mutlu olurdum. Sonra daha fazlasını  istediğim zamanlar geldi. Biraz daha büyüdüğüm, barbie bebeklere heves ettiğim zamanlar. Ve o dönemde bir dondurma firması bebek hediye ediyordu şartları sağlayanlara.

Promosyonlar doksan kuşağında gazete güpürleriyle olurdu çoğunlukla. Bu kez dondurma çubuklarındaki harflerden biriktirilen kelimelerle olacaktı. Ve o dönemde çokça yediğimiz bir dondurmanın çubuklarından elde edilen "koko" kelimesiyle barbie bebek kazanabilecektim. En son bir türlü 'K' çıkmayıpta hep 'I' harfi denk gelince o zaman ki aklımla kazıyarak ve de boyayarak K'ye çevirmiştim. Tabii verdiğim amca anlamıştı elimle yaptığımı. Oradan çıkınca barbie bebeği alamayışıma değilde rezil oluşuma duyduğum utançtan bir daha da istemedim bebek falan. Babama söylesem alırdı ama sanırım biz istemenin bile olağan olabileceğine inanamıyorduk.Sokak arkadaşlarımız, taşlarımız, silgilerimiz, hayali oyunlarımız, çamurdan yaptığımız kabımız kacağımız yetiyordu belki de.

 

Her oyunun sonunda bir kötek yemeyi normal görerek, çok güldüğümüzde kesinlikle ağlayacağımıza inanarak büyüdük biraz da. Bu yüzden sevince kaybetmekten, mutluyken acı çekmekten hep korktuk durduk. Sevdiğimiz şeyleri içten içe belli etmeden sevmeye çalıştık. Anlaşılırsa, ya yine ters giden birşeyler olursa dedik durduk. Pekiştirilmiş korkularımıza rağmen bile mutlu olabildik ama.

 

Bizden önceki nesle sitem edelim desek edemeyiz de. Çünkü onlar daha da zor şartlarda, yoklukla, sıkıntılarla çocuk olamadan yetişkin olma mecburiyetiyle büyümüş, büyümek zorunda kalmış. Savaşlar görmüş, kıtlıklar çekmiş, büyük travmalara şahit olmuş yada bizzat kendileri yaşamış. Yani biz onlara göre şanslı çocuklarken şimdi durum bizim içinde aynı söylemleri doğuruyor. Gittikçe bu kezde bize göre şanslı olan bir nesil yetişiyor. Bununla birlikte şanslarını farkedebilen geçmiş zaman bilinciyle biz oluyoruz sanki. Çocuklarımız tüm bolluğa rağmen mutsuz. Ne şanslı çocuklar dememize rağmen onların nezdinde öyle değil gibi. Yanlış birşeyler var gibi. Birşeyleri yanlış mı yapıyoruz acaba diyesi geliyor insanın. Belki de sahip olamadığımız şeylerin varlığı sadece bizim geçmişte kalan çocuk yanımızı mutlu ederken bu denli, onlar nasıl olmaz kıyasındaki girdaba giriyoruzdur, bilemiyorum. Bildiğim şey şu tüm yara izlerimize rağmen mutlu çocuklardık bizler. Hayat döngüsünde çok ezilen bir nesille, çok şanslı bir nesil arasında Araf'ta olan zengin bir bilince sahip çocuk kalmış ruhlar…

 

İçimizdeki çocuğa şefkatle baktığımız, ona söyle bakalım bu hafta sen ne istiyorsan o olsun dediğimiz bir hafta olsun. Sevgiyle, tebessümle kalmanız ve de masum kalan çocuk yanınızla bolca vakit geçirmeniz dileğiyle .

Yazarın Diğer Yazıları