Bahaddin Yeşilkaya

Milletle Yol Yürümek Demek Mİlletle Hemhal Olmak Demektir

Bahaddin Yeşilkaya

Bana göre işte has siyasettin tam da tarifi budur. Bunun diğer bir anlamı millettir, milletle bütünleşmektir, milletle bir olmaktır ve milletle hep var olmaktır. Aslında siyaset millettin ta kendisidir. Yani millet varsa siyaset vardır. Millet, bulunduğu toprağa-yere ruh verendir. Bunlar; kimi zaman tarihtir, kimi zaman duygudur, kimi zaman kültürdür, kimi zaman inançtır, kimi zaman topraktır, kimi zaman vatandır, kimi zaman da moral değerlerin tümüdür. İyi, kaliteli, kuşatıcı ve ömrü uzun bir siyaset, ancak ve ancak millettin sahip olduğu tüm bu değer yargıları tanımaktan ve de paylaşmaktan geçer. Buyurganlık bir yaklaşım, bir anlayış, millete bir elbise biçme tarzı siyaset, fıtri değildir, yaşama sansı yoktur. Asıl olan millettir, millettin kendisidir. Tabii ki, belde ya da ülkede demokrasi mevzu bahisse. Zira demokrasi millettir, millettin kararı ve de tercihidir. Siyaset yapmaya talip her kim olursa olsun yaşadığı belde ve vatanda bu tespitlere rağmen siyaset yapma şansı yoktur ve olamaz. Bu, siyaset yapıcı için birinci şarttır. Siyaset yapıcı için olmazsa olmaz ikinci bir diğer şart ise dünya siyasetini üç yüz altmış derece okuyabilmesi, anlayabilmesi, yorumlayabilecek düzeyde feraset ve entelektüel donanıma sahip olmasıdır. Yani kendi ülke insanını ve ülkesini diğer ülkelerin ya da toplumlarla mukayesesinde her bir açıdan nerede ve ne noktada bulunduğunu görebilecek ferasette öngörü yapma özelliğine sahip, varsa eksik problem ya da problemleri çözebilecek kapasitede ve iradede bir liderlik profilinde olmalıdır. Aksi hal günübirlik bir “EGO” tatmininden başka bir anlam ifade etmez. Böyle bir çerçeveden bakarsak eğer, ülkemiz demokrasi ve siyaset tarihinde iyi bir sınav verilmediği görülmektedir. Zira cumhuriyetin kurucu iradesi başta olmak üzere ülkede yaklaşık son bir asırda birçok parti kurulmuştur. Cumhuriyetin kurucu iradesi kurduğu parti (CHP) felsefesi, millettin tüm geçmiş medeniyet değerlerini bir kenara koyarak, koparak, tercihini ret ve inkâr üzerine inşa ederek memleketi ve milletti yabancı akıl kaynaklı bir yaklaşım ve anlayışla ülke yönetimini sevk ve idaresini icra etti. Bu Parti (CHP) kendi ideolojik ve düşünce yaklaşımını bir devlet siyasetine dönüştürerek, içinden çıktığı milleti yok sayarak üstenci ve jakoben bir anlayışla koca bir imparatorluk bakiyesi Anadolu halkını adeta yeniden formatladı. Bu milletten kopuk ceberut anlayış tek parti dönemi, geçen yüzyılın ortalarına kadar millete rağmen ülkeyi yönetti. Dokuz yüz ellide çok partili sisteme geçişte millet, (DP) partiyle on yıl kadar kısmi ya da nispi bir soluk alsa da bu kısa süreli millet iradesi bir dış kaynaklı akılla askeri darbeyle kesintiye uğrattı. Daha düne kadar bu ve benzeri kesintiler, her on yıl arayla devam ederek, millettin bütün geçmişi başta olmak üzere ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak büyük hırpalanmalar yaşadı. Bu dış akla teşne olan siyaset son iki yüz yılda hep var oldu bugün de kendini gizlemeden açıktan varlığını devam ettirdi ve de ettirmekte. Yabacı akla teşne olan her bir siyasetin farklı ajandaları vardır. Kimi bölücülük peşinde kimi ideolojik sapkınlık peşinde kimi de hırs, ihtiras, kin, husumet ve nefretini kusma peşinde. Totalinde ise hepsi aynı değirmene su taşıyarak bir şekilde memleketi ve milleti yabacı aklın müdahalesine açık hale getirmektir. Bütün bu olan biten ortadayken bu milleti millet yapan değerlerle hemhal olma, beraber olma birlikte yol alma ideasında olan partiler yok olmadı değildi. Tabii ki, vardı. Ancak bu yerli ve milli duruşta ideasında olan partiler yüzyılın ikinci yarısında farklı dönemler de memleket idaresinde bulunmuş olsalar da sistem bir şekilde bu partileri bazen yönetimden uzak tutarak bazen de temelli kapatmak suretiyle sistem dışında tutma yoluna gitti. Yüzyılımızın son çeyreğinde ülke, başta PKK terörü olmak üzere, büyük ekonomik ve siyasi krizleri yaşadı. Böyle bir kaotik dönemde millet, iki binli yılların hemen başında tercihini yeni kurulan ve siyaset merkezinde milleti koyma ideasında olan AK Partiden yana koydu. Ve tek başına iktidar yaptı. Ve yirmi yıldır birçok iç ve dış saldırılara maruz kalmasına rağmen millet AK Partiyi hiç yalnız bırakmadı. Hep teveccüh gösterdi hep tercihini AK Partiden yana koydu. Zira ülke ve Millet bu dönemde her alanda yüzyılın hamlelerine şahit oldu Ancak AK Parti de, bu uzun yirmi yıllık ülke yönetimi sürecinde milletle olan yol arkadaşlığında büyük aşınmalar, büyük törpülenmeler ve büyük hırpalanmaların da olduğu bir gerçektir. Bundan böyle AK Parti, siyasi arenada kalmak gibi bir derdi ve bir “DAVA”sı olacaksa, behemehâl var oluş ideasıyla buluşmalı ve rotasını millette çevirmeli. Çünkü millettin AK Partiye, AK Partinin de millette ihtiyacı vardır. Hatta ve hatta AK Parti bunu yapmak mecburiyetindedir. Zira AK Parti bir Partiden öte bir “DAVA” bir Misyon Hareketidir. Bütün bir dünya mazlumlarının umududur AK Parti. AK Parti bir devdir ve devin yükü de ağır olur. Çünkü AK Parti bu ağır yükün davasının bilerek ve farkında olarak siyasete talip oldu. Bu yükün hakkını vermek zorundadır. Zira “Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük”!.. Yoksa bu mazlum milletlerin eli iki dünyada AK Partinin yakasında olur. Bunun vebalinin büyüklüğü de böyle biline!.. AK Parti bu büyük “DAVA” yükünü ancak ve ancak milletle birlikte, milletle beraber, milletle hemhal olmakla başarabilir. Bunu yaparken de mevcut sistemin tüm ezberlerini bozarak yapmak durumda ve zorunda. Yapacağı ilk hamle meclise göndermek ya da görmek istediği insanları millettin nezdinde itibarı yüksek dürüst, vasıflı, ehliyet ve liyakat sahibi ve belde halkının da kahır ekserinin onayını almış kişilerden olması, olmazsa olmaz olanı olarak şart haline getirmelidir. Aksi halde geçmişte olduğu gibi küçük hesaplarla teşkilatlar içinde yer ya da görev almış sözde parti mensuplarının inisiyatifine bırakılması durumda, milletin her ferdinin gönlünde karşılık bulmamış, milletten kopuk, yetersiz, çapsız, beceriksiz ve kifayetsiz kişilerin tercihi kaçınılmaz olacağından, telafisi mümkün olmayan hataya yol açar ki, buna hiç kimsenin hakkı olmadığı gibi hesabını da ne bu dünyada ne öteki dünyada veremeyeceğinin bilinmesi gerekir. Zira millete ters ve tasvibi olmayan hiçbir yaklaşım yol alma şansı yoktur. Ve hele hele yanlışta ısrar hali, kazanımların kaybı olur ki, vebalin büyüklüğünü varın siz düşünün. Bütün bu tavsiyeler bir dost ikazı olarak bilinmesi canı gönülde temennim ve arzumdur. Bu da böyle biline…. Çünkü birlik olunmazsa, beraber olunmazsa, dertleşme olmazsa, bu topraklarda tutunmak, yer edinmek, yaşamak öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Tüm bir yakın ve uzak geçmiş bunun en canlı tanığıdır.

Yazarın Diğer Yazıları