Bahaddin Yeşilkaya

Büyük Felaket Karşısında Sınanmak Ya Da Sınavı Geçmek

Bahaddin Yeşilkaya

Felaketler ya da Afetler büyük doğa olayların yeryüzü coğrafyasında bıraktığı büyük yıkımlardır büyük hasarlardır ve büyük acılardır. Bu afet ya da felaketler yerkürenin var olmasıyla birlikte hep vardı ve de bundan böylede kaçınılmaz olarak hep var olmaya devam edecektir. Bir kere idrak sahibi her bir insan bunu böyle bilmeli ve de bilinmeli. Çünkü bu olan bitenin tek ve yegâne bir muhatabı vardır o da insandır ve insanın ta kendisidir. Zira insanı diğer varlıklardan farklı kılan akıl ve feraset sahibi olmasıdır. Onun bu faklı özelliği olaylar karşısında düşünebilme yeteneğini kullanarak, yeryüzünde bulunduğu coğrafyada her türlü yaşam şartlarını irdelemesiyle ihtiyacını oluşturmalı ve iradesi dışında gelişebilecek, meydana gelebilecek olaylara, tehlikelere karşı savunma mekanizmasını en güçlü bir şekilde tahkim etmelidir. Bu tahkimat, kimi zaman depremlere karşı, kimi zaman kasırgalara, kimi zaman büyük yağışlara, kimi zaman taşkın sellere, kimi zamanda çığ ve benzeri olan doğal afet ve felaketlere karşı tıpkı bir şemsiye gibi görev yapacak korunaklar olmalıdır. Bu tahkimatlar ya da korunaklar her bir doğal afet ve felaketin karakteristik yapısına ve taşıdığı özelliğe göre tasarlanarak uygulamasını gerçekleştirilmek olmalıdır. Diğer bir ifadeyle depremlerin yoğun yaşandığı bölgeler ya da coğrafyada konut ya da evleri buna göre inşa edilmeli. Yani başta zemin etüttü olmak üzere tüm yapı malzemelerin her biri muhtemel meydana gelebilecek en yüksek şiddetli depreme karşı dayanabilecek özellikte olmalıdır. Ha keza kasırgalar ve diğer doğal afet ve felaketlerin meydana gelebilecek coğrafya ve bölgelerde her bir afetin taşıdığı şarta göre uygun nitelikte yapılar tasarlanmalıdır. Çünkü doğal afet ya da felaketler yerkürenin birer gerçeği ve bunlardan kaçınmak mümkün değildir. Esasında tüm bu büyük felaketler insan için birer sınama ve sınavdır. Bunun anlamı; yaşanan her bir doğal felaket birer derstir ve öyle görülmeli. Yani biz insanlara düşen, yaşadığımız bölge ve coğrafyanın eko sistemini çok iyi tanımak ve yaşam şartlarının her birinin farkında olarak standartta uygun bir yaşam felsefesinin oluşturulmasını sağlamak olmalıdır. Aksi durumda dün, yani üç asır beş asır belki de bin yıllar önce yaşanmış büyük afetler ve felaketlerin arkasında bıraktığı büyük yıkımlarda olduğu gibi bugün de kara da tarihte eşi benzeri görülmemiş merkez üstü Kahramanmaraş olan ve coğrafyamızın on bir İli ve on dört milyon insanımızı doğrudan etkileyen (6 Şubat 2023) ta 7,7 ve 7,6’lık ve iki hafta sonra 6,4’lık şiddetinde olan depremde ve sebep olduğu büyük yıkımlar ve binlerce can kaybının yanı sıra on milyarlarca dolara mal olan maddi zarar ve kapanması zor açılan büyük yaralar, büyük travmalar ve bir büyük trajedi. Bütün bunlar bir büyük ihmal bir büyük sorumsuzluk sonucu olsa gerek. Çünkü bunun ne bir başka izahı ne bir başka açıklaması vardır. Tarihinde hiç görmediği böyle bir büyük hazin ve acı dolu tablo eğer geçmiş ya da yakın dönemlerde yaşanan felaketlerden ders alınmış olunsaydı belki de bugün bu denli ağır bir tablo yaşamıyor yaşanmıyor olacaktı bu memleket. İşin en acı ve üzücü tarafı, memleket ve millet bütün bu musibetin bıraktığı büyük yıkımı bir an önce sarmaya çalışırken, diğer taraftan bu millettin bu memleketin acılarını ajite ve manipüle ederek, nifak sokarak, fitne ve fesat çıkararak kötü olan moralleri daha bir karamsarlığa götüren öteden beri bilinen ve bu millettin bu memleketin kanını emen bir güruhun sosyal medya üzerinden terörü estirmiş olması. Tabii ki, milletimiz her zaman olduğu gibi bu aşağılık yaratık güruha prim vermedi ve hiçbir zaman da vermeyecektir. Zira milletimiz, bu kanı bozuk güruhun tasmasının kimin ya da kimlerin elinde olduğunu herkesten çok daha tanımakta ve de bilmekte. Ama bizler yine de bu toprağın bir ferdi bir evladı ve bir insanı olarak yaşanan tüm bu olumsuz tabloya rağmen sağduyumuzu elden bırakmadan acımızı yüreğimize gömerek ve sonraki yıllarda hatta ve hatta sonraki asırlarda böyle bir acıyı bir daha yaşamamak ya da karşılamamak için büyük dersler çıkararak öncellikle yaralarımızı sarmak ve yıkılmış, viran olmuş şehirlerimizi aslından uzaklaştırmadan yeniden ihya ve imar ederek hayatı normale döndürme öncelliğini sağlamak olmalıdır. Ve şu bilinmelidir ki, bu topraklar bu coğrafya her daim bir büyük fay hattı üzerinde olduğunu hatırlanmalı sonraki kuşaklar da bunu böyle bilmeli ve bellemelidir. Ve şu da iyi bilinmelidir ki, “Musibetin yegâne kaynağı insanın kendisidir.” Tedbir kendinde tevekkül Allah’tadır. Duamız temennimiz odur ki, Allah bu memlekete bu millete bir daha böyle büyük bir acıyı böyle bir felaketi yaşatmasın. Amin.

Yazarın Diğer Yazıları