Bahaddin Yeşilkaya

BU 'DAVA' da KİLOMETRE TAŞI OLMAK…

Bahaddin Yeşilkaya

 

Öyle her babayiğidin harcı değildir.

Çünkü, ”Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..” 

Bu “DAVA” ‘ya talip olmak demek, peşinen ucunda başta şehitlik olmak üzere her türlü meşakkate, cefaya katlanmak demek, dünyalık her bir şeyden vaz geçmiş olmak demek, çilenin her türlüsüne hazırım olmak demektir.

Bu “DAVA” nın “ADAM”ı  olmak demek, “Güneşi sağ elime, Ay’ı sol elime verseler” dahi bu davadan vaz geçmem diyen RESULULLAH (A.S) efendimizin davasına göğüs gelmek demektir. Bu “DAVA”nın adamı olmak, Muhyiddin İbnü'l-Arabî, Hasan El BENA, Seyit KUTUP, Saidi NURSİ, İskipli ATIF Hoca, Muhammed İKBAL, Seyyid Ebu'l Âlâ MEVDUDİ, Necip FAZIL, Necmeddin ERBAKAN, Muhammed MURSİ olmak demektir... Bu “DAVA” da haspilik vardır, hasbi olmak vardır. Bu ” DAVA” ya soyunmak bu “DAVA” ya talip olmak, bu “DAVA” yı gütmek öyle “cüce” insanların işi değildir. Hele hele küçük hesaplar içinde olanın işi hiç mi hiç değildir. Çünkü bu “DAVA” büyüktür, kutludur, ulvidir, yükü ağırdır, bu “DAVA” Çiledir. Bu “DAVA” nın insanı olmak her şeyden önce HİRA dağı kadar İMAN ister, yürek ister, bir büyük irade ister.

Zira bu “DAVA” Allah ve Resulün Davasıdır. Bu “DAVA” uğrunda olmak ya da ölmek büyük insanların harcı olsa gerek.

Hele hele son iki, son üç asırda bu “DAVA” insanı olmak ateşten gömlek giymek demektir. Çünkü nefis topyekûn kuşatma altına girmekte ya da alınmakta. Bu kuşatma şartlarını yıkmak, bertaraf etmek ve onlara karşı direnmek, karşı mücadele vermek öyle geçmişte olan kadar öyle kolay değildir. Çünkü düşman ya da hasım seni topyekûn muhasara altına almıştır. Yani dört bir koldan saldırmakta. Gayrı meşru ve ahlak dışı olan her ne silahı ya da enstrümanı varsa pervasızca sahaya sürmekte. İnsan şeref ve haysiyetini ayaklar altına almakta onurunu kıracak her türlü çirkefi yapmaktan çekinmemekte. Ve acımasızlıkta, alçaklıkta sınır tanımamakta. Her türlü yalan, dolan, riya, iftira türlü manipülasyonlarla kendi için mubah kılmakta,insanlık aklıyla adeta alay etmekte, dalga geçmekte. Yakın tarih bunun en canlı şahidi. Ümmet coğrafyası bunun şahidi. Mazlum milletler bunun şahidi.

Evet, tüm bu minval üzerinde bir “DAVA” adamı olmak bu “DAVA” da rol almak bir büyük harç olsa gerek. Çünkü içinde olduğumuz dönemde hatta ve hatta bu son çeyrek asırda nice çapsız şahsiyetler sözde “DAVA” adamı olarak ortaya çıktılar, ancak görüldü ki, meğer davaları sadece ve sadece devlet ricalinde oturdukları “KOLTUK” ile sınırlıymış. Yani koltuk varsa dava var koltuk yoksa dava yok. Üzülerek söylüyorum ki, ömrümün bu son çeyrek asrında dava adamıyım diye ortaya çıkan nice kişiliksiz ve kifayetsiz kişileri ziyadesiyle gördüm ve yaşadım.

Çünkü “DAVA” da Kilometre taşı olmak, öyle her babayiğidin HARCI değildir. Bu “DAVA” da Çile vardır, fedakârlık vardır, özveri vardır ve daha da önemlisi ter vardır ter dökmek vardır. Öyle tatlı suda da ben “DAVA” adamıyım olmakla olmaz/olunmaz.

Kısacası, Muhammed MURSİ olmakla “DAVA” adamı olunur. Ruhu Şad olsun. Mekânı cennet olsun. Rabbim, inşallah Efendimiz, Peygamberimize (A.S.)’a komşu eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları