Ayşe GÜNEŞ

Üstelik Henüz Akılları Ermeden

Ayşe GÜNEŞ

Yaşamımızda çoğu zaman tarifi olmayan duygular yaşarız. Daha önce yaşamadığımız, mahiyeti hakkında pek bir bilgimizin olmadığı duygular bunlar. Tabii bunları ilk defa yaşamamızın verdiği bir şaşkınlık da olacaktır elbette. Belki de bu dünyada keşif için varızdır zaten. Farklı duyguları, farklı yerleri, farklı insanları keşfetmek için gelmişizdir bu dünyaya, kim bilir.

Mevsimler gelip geçer. İlkbaharda açan çiçekler, yeşeren yapraklar sonbaharda kurur, esen rüzgâra teslim olup oradan oraya savrulur. Sonra da geldiği yere, toprağa geri döner, toprağa karışır, toprak olur. Mevsimler gibi insanlar da gelip geçer. Çoğu belki hayattan tatmin olarak gider, çoğu da yarım kalmış hikâyeleriyle… İnsanoğlu yaşamında birçok duyguyu tadar. Bu duygular homojen duygular değiller tabi. Heterojen duygular bunlar. Biraz sevinç, biraz acı, biraz buruk karışımı duygular. Bunlardan bazıları da bizlere yaşadığımızı hissettiren, insan olduğumuzu bizlere tattıran duygulardır.

Beni etkileyen içerisinde bulunduğum bir duyguyu burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu günlerde okuduğum kitabın adı ‘Var mısın?’. Kitap röportaj şeklinde oluşturulmuş. Kitabın yazarı 82 yaşında ve kitapta hayat tecrübesinden kesitler veriyor, insanlara tecrübeleriyle, yaşadıklarıyla tavsiyelerde bulunuyor.  Bir insan bir dünya demek. Bir insanın hayat tecrübesini dinlemek demek, bir yandan da yaşamda çoğu şeye hazır konmak demek. Yaşama çok daha tecrübeli, çok daha güzel, olgun bir insanın gözünden bakmak demek. Beni etkileyen durum ise kitabın yazarının bu sene aramızdan ayrılan Ünlü Psikolog Doğan Cüceloğlu olması. Yaşamın güzel yanlarından biri de budur. Bir yandan bu dünyadan ayrıldıktan sonra bile geride kalan insanlarla konuşabilmek, insanlara düşüncelerini aktarmaya devam etmek, bir yandan da geride kalan insanların bu tecrübelerden, bu düşüncelerden istifade edip ‘Vay be!’ demesi…

Yaşamımızı yaşanılır kılan işte bu güzel duyguları tadabilmektir. Belki de yeryüzünde bunun gibi daha tadacağımız birçok güzel duygu var. Yeni duygular, yeni insanlarla tanışmanın verdiği sevinçli duygular… Yaşamın bu güzelliklerinin yanında bir de yeryüzünü yaşanılmaz bir yer kılan, acımasız durumlar da vardır. Hepimizin bildiği gibi bugün yeryüzünde çoğu yerde masum canlara eziyet edilmekte. Masum bedenlerin yaşama hakları ellerinden alınmakta. İşte bu durum yeryüzünün bütün güzelliklerini yok etmeye yeterlidir. Doğan Hoca ‘Var mısın?’ adlı kitabında bu konu hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirmekte: ‘‘Çözemediğim ve cevabını bulamadığım konular hâlâ var. Mesela savaşlarda, hastalıklarda, zor zamanlarda en çok zarar görüp en çok acı çekenlerin masum çocuklar olmasının hikmetini anlayabilmiş değilim. Yani birçok yönlerden evirip çevirdim, düşündüm, kendime göre fikirler oluşturdum ama bir türlü tatmin edici bir yanıta ulaşamadım. Kafamda adil ve bireysel sorumluluğun olduğu, kul hakkının kutsal olduğu bir evren inşa ederken çözemediğim bir durum bu.’’

Bize çoğu zaman güzel duyguları yaşatan, güzel insanlarla karşılaştıran dünya bazen de anlaşılmaz bir yer oluverir. Acımasız bir yer oluverir. Masumların eziyet gördüğü, ezildiği, küçücük çocukların yaşama hakkının elinden alındığı gaddar bir dünya çıkıverir karşımıza. Yeryüzünde her şeyin bir anlaşılır yanı muhakkak vardır. Yoksa da bir şekilde kendimizce bir şeyler uydurulabilir. Ancak bir şeyin gerçekten hiçbir açıklaması yok ki o şey de çocukların acı çekmesi, çocukların yaşama hakkının elinden alınmasıdır. Yeryüzünün en acı mevzusudur masum çocukların zarar görmesi. En trajik yönüdür.

Jose Mauro De Vasconcelos’un ‘‘Şeker Portakalı’’ adlı kitabında hemen her şeyi tek başına öğrenmeye çalışan, büyüyünce bilgili olmak, şair olmak ve papyon takmak istediğini dile getiren 5 yaşındaki Zeze, abisi Totoca’ya ‘‘Aklımız erince, erdiğini hisseder miyiz?’’ Diye soruyor.  Çocuk demek saf hayaller demek, saf umutlar demek, çıkarsız, masum düşünceler demek, çocuk demek yaşamın kendisi demek.

Masum küçük çocuklar, büyük zalim insanların çıkarlarına kurban gidiyor, canları elinden alınıyor. Üstelik henüz akılları ermeden… Minik bedeni karaya vuran Aylan bebeğin aklı ermiş miydi? Bugün yaşanan olaylarda canları ellerinden alınan çocukların bu duruma akılları eriyor mu? Bu acımasızlık karşısında yüreği sızlayan insanın yine bu zalimliği yapanların insan olmasına aklı eriyor mu?

Çocuklar yok olursa hayaller yok olur, çocuklar yok olursa umutlar yok olur,  masumiyet yok olur,  dünya yok olur… Evet doğrudur! Bu dünyada hep umut vardır. Güneşin kaybolup battığı gece saatlerinde bile karanlıkta kalmıyoruz. Güneşin görevini yine Güneş vesilesiyle Ay üstlenir. Yüce Rabbim bizi geceleyin bile zifiri karanlıkta bırakmıyor. Ancak çocuklar ölürse Güneş parlaklığını kaybeder. Akılları ermeden, hayalleri gerçekleşmeden çocuklar ölürse Ay ışığı da yok olur. Dünya saf hayallerin olmadığı, acımasız bir yer oluverir. Velhasıl anlayacağınız çocuklar ölürse dünya karanlık bir yer oluverir, kapkaranlık, zifiri karanlık bir yer…

Yazarın Diğer Yazıları