Ayşe GÜNEŞ

Taç Utangaçlığı

Ayşe GÜNEŞ

Ne demiş en büyük ozanımız
Neden kulak vermiyorsunuz sesine
Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi?
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Şairin de dediği gibi ormanın kardeşliğini toplum olarak kendimize örnek alırsak toplum hayatımızı daha sağlam temeller üzerine kuracağız. Ormandaki ağaçlar hem kalabalıklar hem de birbirlerine zarar vermemekteler öyle değil mi? Peki bunu nasıl yapıyorlar?  Birbirlerinin sınırlarını ihlal etmemeleri şaşırtıcı değil mi? 1920’li yıllarda gözlemlenmiş ve nedeni tam olarak belirlenmese de bazı ağaç türlerinin hem kendini korumak hem de yanı başında bulunan diğer ağaçlara zarar vermemek amacıyla, birbirine yaklaştıkları noktalarda aralarında boşluklar, sınırlar oluşturarak şekil alması durumu için ‘‘Taç utangaçlığı’’ kavramı kullanılmıştır. Ağaçların bu tutumlarının nedenlerine kafa yoran bilim insanları özellikle 3 neden üzerinde durmuşlardır.  Bunlardan birincisi,  bunu zararlı böceklerin birbirlerine geçişlerini engellemek amacıyla yaptıkları, ikincisi, uygun boşluklar bırakılarak güneş erişimini sağlamak ve birbirlerinin güneş kaynaklı gelişimine engel olmamak amacıyla yaptıkları, üçüncüsü ise dalların sağlığını korumak (boşluk olmaksızın büyüyen dallar çakışacak, kırılmalara ve yaprak dökülmelerine sebep olacaktır) için yaptıkları şeklinde yorumlanmıştır.
Sanırım ağaçların birbirlerine koyduğu sınırlar gibi insanların da birbirlerine karşı sınır koymaları hayatlarını daha sağlıklı bir şekilde devam ettirmelerini sağlayacaktır. Bir yerde toplum varsa orada bireyin kişisel sınırları genel olarak çoğu zaman ihlal edilmektedir. İnsanlar bunu, belki bilerek belki de bilmeden alışkanlık haline getirmiş bir şekilde yapıyor. Bu durumu insanlara zarar verme bakımından bir virüse benzetebiliriz.  İnsanlar arasında  birbirlerinin hayatıyla fazla ilgili olmak, fazlasıyla meraklı olmak bir virüs gibi yaygın bulunmakta.  Bu virüs, belalı bir virüs. Diyeceksiniz ki virüs zaten belalıdır. Ancak bu virüsün zarar verdiği alan daha büyüktür. 
Bugün konuşmamız gereken, üzerinde durmamız gereken onca konumuz, çözüme kavuşturmamız gereken onca sorunumuz varken insanların bir araya geldiklerinde birbirlerini çekiştirmeleri, birbirlerinin yaşam tarzlarına bu kadar meraklı olmaları hem birey açısından hem de toplum açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Birden fazla kişi bir araya gelince orada güzel, yapıcı, çözüm odaklı fikirler ortaya çıkmalı zannımca. Çünkü bu, birlik ve beraberliğin verdiği anlamlı bir sonuçtur. Toplum olmanın verdiği bir gerekliliktir. Ortada bir sorun varsa mesela birden fazla kişi bir araya gelip bu sorunun çözümü için kafa yorar ve sorunu çözmeye çalışır. Olması gereken bu aslında. Ama ne yazık ki bazen de insanlar bu bilinçte olmayabiliyorlar. Yani iyileştirmek yerine durumu daha da kötüleştirebiliyorlar. 
Bazen kafa yormuyor değilim. İnsanlar neden birbirlerinin hayatına bu kadar ilgililer diye. Sonuçta herkesin yenilgileri, başarıları, verdiği kararlar kendisine değil mi? Neden bir başkası gelip de senin bir konu hakkında verdiğin kararın doğru bir karar olmadığını söyleyip seni bu kararından vazgeçirmeye çalışsın ki mesela? Elbette ki birbirimizin seçimlerimize yardımcı olacağız. Onun dışında çoğu konuda birbirimize danışıp birbirimize destek çıkacağız. Ancak Tabii ki gerektiği zaman ve gerektiği yerde bunu yapmalıyız. Kişisel sınırları ihlal etmeden, ve karşıdaki insanın kendi potansiyeline zarar vermeden.
Velhasıl şairin de dediği gibi bir orman gibi kardeşçesine… Eğer toplumda sağlıklı ilişkiler kurmak istiyorsak  kişisel sınırlarımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Hem bir başkasının seçimleri, başarıları kısacası yaşamı bizi neden bu kadar ilgilendirsin ki öyle değil mi? Üstelik  halletmemiz gereken birçok işimiz, ilgilenmemiz gereken kendi hayatımız varken… Sınırlarınızla kalın
  

Yazarın Diğer Yazıları