Ayşe GÜNEŞ

NEREDE MUTLULUK?

Ayşe GÜNEŞ

                               

Geçenlerde haberlerde izlemiştim. Bu haber bana bazı şeyleri sorgulama fırsatı verdi. Haber şöyleydi: Bir genç, babasının hayalini gerçekleştirmek için hukuk fakültesini bitirip avukat oluyor. Ayrıca iki üniversiteden daha diploması olan bu genç, bir dönem avukatlık yaptıktan sonra köyüne geri dönüyor ve baba mesleği olan çobanlık mesleğine devam ediyor. Bu genç çevresindeki insanların kendisine ‘neden gidip avukatlık mesleğini yapmıyorsun?’ diye sorularının olduğunu dile getiriyor ve şunları söylüyor: ‘‘Şimdi hayvanlarımla mutluyum. İnsanlar kendi sevdikleri işi yapmaktan ziyade paraya bakıyor. ‘Önce kazancım olsun daha sonra mutlu olurum’ diye düşünüyorlar ama huzurlu değiller. Ben huzurluyum. Bir ihtiyacım da yok. Paramızı da kazanıyoruz. Kendi mutlu olduğum şekilde yaşamak istedim. Avukatlık da güzel bir meslek. Saygınlığı ve statüsü var.  Ancak insanlar bir işi severek yapmalıdır. Ben çobanlığı daha çok sevdiğimden bu işi yapıyorum.’’ diyor ve şunu da ekliyor  ‘‘sevdiğim işi yapmam nedeniyle huzur doluyum.’’

Yeryüzüne halife olarak gönderilen, eşref- i mahlukat olan insanoğlu elbette ki çalışacak, elbette ki iyi yerlere gelecek. Yeryüzünde çalışıp da bir şeyler üretmenin verdiği mutluluğu kimse sorgulayamaz zaten.  Ancak burada sorun başka bir şeyde var ki o şey, her şeyi ters yüz edecek derecede önemlidir. Peki nedir o? Niyet olabilir mi sizce?  Örnek üzerinden gidecek olursak bugün bir öğretmen adayı öğretmenlik yapmak ve yaptığı bu iş hasebiyle maaş alabilmek için öğretmen olmayı düşündüğü takdirde o kişinin bu işi yaparken mutlu olması mümkün mü? Değil… Bir de diğer taraftan baktığımızda bir öğretmen adayı öğretmenlik yapmak değil öğretmen olmak için, minik kalplere dokunabilmek için öğretmen olmayı istediği takdirde durum tam tersi bir hal alacaktır. O kişi elbette ki yaptığı işi severek yapacak ve işinden fazlasıyla mutluluk duyacaktır…

 Bugün her şeyin maddileştiği bir ortamda, hedeflerin sadece para olduğu bir ortamda mutluluktan bahsedilebilir mi?  Sürekli bitmek bilmeyen bir arayış içerisindeyiz. Ne arıyoruz?  Aslında herkesin istediği ne?  Maneviyatın yok edildiği bir ortamda tutunacak bir dal bulmak söz konusu olabilir mi?

Bulunduğu ruh halinde tıkanıp kalan yitiğini bulamayan insan bu sefer kendini şatafatlı şeylere vererek mutlu olmaya çalışıyor. Ancak bir süre sonra tekrar bulunduğu yere geri dönüyor. Burada aslında yükseliyorum derken tekrar alçalıveriyor. Maneviyatın yok olduğu tamamen her şeyin maddileştiği bu çağda modern insanın bocalaması kaçınılmaz bir durumdur.

 Günümüzde depresyon denilen bir kavram maalesef ki hayatımıza girdi. Bu kelimenin anlamına baktığımız zaman depresyon, sürekli bir üzüntü ve ilgi kaybına neden olan bir duygu durum bozukluğudur. Günlük yaşamda kendini nedensiz olarak moralsiz, üzgün, karamsar hmek… Hele ki günümüz çağı insanlarda bu durumun oldukça fazlasıyla görülmeye başlaması bizlere çoğu şeyin değiştiğini çoğu şeyi kendi ellerimizle yok ettiğimizi gözler ününe seriyor. Çoğu şeyin değerini bizler kaybettiriyoruz, huzurumuzu bizler kendi ellerimizle yok ediyoruz.

Özellikle de bugün Batı, istismar edilmedik bir şey bırakmayıp tutunacak dallarını yok etmiştir.  Bu nedenle de sürekli bir arayış içerisinde. İnsanlar sanki bir şeylerini kaybetmiş ve her yolu deneyerek kaybettiği şeyi bulmaya çalışıyor. Ama nafile, ne yazık ki denedikleri hiçbir yolda yitiğini bulamıyorlar. Batı sömürme anlayışına o kadar çok alışmış, sömürgeciliği o kadar çok benimsemiş ki sonunda kendi kendini sömüren bir duruma gelmiştir. Kendi insanını, kendi duygularını, kendi değerlerini, hatta ve hatta kendi menfaatlerini bile sömürür hale gelmiştir. Kendi kuyruğunu ağzına almış yılan gibi… Kuyruğunu yutan yılan ilerleyip kurtulmaya çalıştıkça kendi etrafında dolanıp durmaktan öteye geçemez kendi kendine urgan gibi dolanıp durur ya… Batının durumu da bu yılanın durumundan farklı değildir aslında…

Burada değinmek istediğim nokta tabii ki de mutluluğun yerini söylemek değil. Değinmek istediğim nokta;  maneviyatın yok edildiği, her şeyin maddileştiği, kaldırım taşı kadar soğuklaştığı bu çağda mutluluğu nerede aradığımıza dikkat etmemiz gerektiğidir...

Yazarın Diğer Yazıları