Ayşe GÜNEŞ

GÜZELLİĞİN ON PARA ETMEZ, BU BENDEKİ AŞK OLMASA

Ayşe GÜNEŞ

 

Çirkin de aslında bir güzel midir? Kişi, güzeli çeşitli ihtiyaçlarından sıyırabilmekte midir? Bir şey, kime, neye göre güzel veya çirkin olur?

Burada ‘‘güzellik-çirkinlik’’ kavramını bir anlam etrafında buluşturmak gerekiyor.‘‘Güzellik-çirkinlik’’ ölçülebilir bir kavram değildir. Bu kavram sabit olmayıp kendi içinde derin anlamlar içerir. Güzellik-çirkinlik bir değere dönüşmedikçe ve aslında bir gönülde tutunmadığı sürece bir anlam kazanamaz ve gerçeklik olgusundan payını alamaz zannımca. Yani bir nevi bu kavram, gönüllerde taht kurarsa hayata ancak bu şekilde tutunabileceğini unutmamalıdır.

‘‘Güzelliğin On Para etmez, Bu Bendeki Aşk Olmasa’’ demiş ünlü ozan Âşık Veysel. Halkın diline pelesenk olmuş bu kelimelerin hikayesi şöyle anlatılır: Âşık Veysel, kendisi evli olduğu zamanlarda, karısı başka bir adama aşık olur ve kaçmaya karar verir. Geceleyin karısı kalkıp bohçasını da aldıktan sonra pabuçlarını giyer ve ardına bakmadan kaçmaya başlar. Biraz sonra ayağına bir şeyin vurduğunu fark eder. Pabuçlarını çıkardığında gördüğüne inanamaz. Âşık Veysel’in tüm parası oradadır. Kaçacağını anlayıp sahip olduğu her şeyi eşine bırakmıştır. Ayrıca parayla beraber bir kâğıt da bulur ve o kâğıtta şu yazılıdır: ‘‘Al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun, gittiğin yerde kendini ezdirme, bir de güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa…’’

Bu hikâye, bu cümleler bizi en ince yerimizden yakalayıveriyor. Sadece ben değil, bazılarımız değil hepimiz buluveriyoruz kendimizi bu sözlerin akışında… Adeta kafamda zelzele etkisi yarattı, sarsıldı kafamdaki düşünceler. Sözün kudreti bu olsa gerek. Bu kudretli kelimeler, bana güzelliğin kalpte olduğunu fısıldadı. Evet evet güzellik; muhatabı göz değil, muhatabı gönül olan ancak kalbe tesir edebilecek gizemli bir şeydi.

Aslında burada önemli olan kişinin kendi değerlileri, kendi meyilleridir. Her insanın değerlileri, kıymetlileri vardır. Ve kişiden kişiye değişen güzellik ile çirkinlik kavramları aslında bireyin kendi değerlilerine göre şekil alır zannımca. Herkes kendi Leyla’sını, kendi güzel-çirkinini kendisi oluşturur. ‘‘Aaa! Nasıl olur, bu güzel kadın bu adamda ne bulmuş?’’ Derken sen sanıyor musun ki o kadın da senin baktığın gözle bakıyor? ‘‘Aaa! Nasıl olur da böyle küçük bir şeyle mutlu olabiliyor?’’ Derken sen sanıyor musun ki o kişi de mutlu olduğu şeyde senin gördüklerinin aynısını görüyor?

Senin güzel dediğin şeye başkası çirkin diyebilir aynı zamanda senin çirkin dediğin bir şeyi başkası güzel bulabilir. Güzellik ve çirkinlik göreceli kavramlardır. Ve herkesin kendi değerlileri, kendi güzel ve çirkinlerini belirler. Dostoyevski’nin de dediği gibi: ‘‘Senin kıymet verdiğin bir şeyin, başkasının gözünde hiçbir değeri olmayabilir.’’

Burada zihnimizde odaklanmamız gereken düşünce; kime, neye, ne kadar değer vereceğimizi, neyi güzel, neyi çirkin bulacağımızı iyi düşünüp karar vermektir. Çünkü hayatımızda değerli bulduğumuz kişiler aslında bizler onlara değer verdiğimiz için değerlilerdir, güzel bulduğumuz şeyler aslında bizler onları güzel bulduğumuz için güzellerdir… Bakış açımızı birden değiştirmek tabii ki mümkün değil ama adım adım bu hayatta kendi değerlilerimizi, kendi kıymetlilerimizi, kendi güzel-çirkinimizi bulup ona göre çabalarımıza yön vermemiz dileklerimle…Hoşça kalın!

 

Yorumlar 1
Nurcan Güneş 09 Şubat 2021 17:10

Çok güzel bir yazı olmuş ☺️

Yazarın Diğer Yazıları