Ayşe GÜNEŞ

Dilini Keşkeler Sarmasın

Ayşe GÜNEŞ

Keşke bu iş böyle olmasaydı da şöyle olsaydı.

Keşke bunu böyle yapmasaydım da şöyle yapsaydım.

Keşke arkadaşım bana bu kelimeleri söylemeseydi vs.

Eminim bu cümleler hepimize tanıdık geliyordur. Hepimizin günlük yaşamımızda çok kullandığımız kelimeler bunlar. ‘‘Keşke’’ dilimize Farsçadan geçmiş olup dilek cümlelerinin başına getirilen ve ‘‘ne olurdu’’ anlamında özlem veya esef bildiren temenni sözüdür.

Biz aslında hayatımızı şikâyetlerle geçirerek, keşkeleri hayatımızda çoğaltarak kendimize ne kadar zarar verdiğimizin farkında değilizdir. Evet, çoğu yaşadıklarımızı yaşamasaydık daha güzel olurdu ama derler ya olmuşa çare yok. Biz zihnimizde bunu kabullenmek istemiyoruz. Ve sanki keşkelerimizle yaşadıklarımızı zihnimizde değiştirebiliriz yanılgısına düşüyoruz. Böyle bir şey de mümkün olmadığına göre kendimizi hırpalamaktan başka bir şey yapmıyoruz aslında.

Bu biraz da mükemmeliyetçilik anlayışımızdan geliyor sanırım. Hepimizin kendimize has dünyaya bakış açımız vardır. Kendimize has düşünce dünyamız, kendimize has hayallerimiz, değerlerimiz vardır. Onun dışında hepimizin kendimize has geçmiş yaşantılarımız var. Bu yaşantıların içinde tabii ki bizleri derinden üzen, bizde küçük ya da büyük yaralar açan yaşantılarımız vardır. En çok da zihnimizde bu yaşantılara yer veririz. Ya da şöyle söylemek de doğru bir yargı olacaktır; yaşadığımız şey geçmişte kalmasına rağmen zihnimizin henüz geçmişi geçmişte bırakamadığı gerçeği ile karşı karşıyayız.  Aslında geriye gidip o yaşantılarımızı düşünme eyleminde bulunduğumuz zaman kendi elimizle yaramıza tuz bastığımızın farkında değilizdir.

Dediğim gibi hepimizin zihin dünyasında bir ‘olması gereken’ dediğimiz düşüncelerimiz vardır. Yaşantılarımız bu olması gereken düşüncelerimiz gibi olmayınca bu sefer hayıflanmaya başlarız. Ancak unutmamamız gereken, yaşamımızda, bir topun yuvarlaklığı misali, her an her şeyin olabileceği gerçeğidir. Duruma bu bakış açısıyla baktığımız zaman nasıl yanlış düşünceler içinde olduğumuzun farkına varacağız. Hayatımız bir futbol maçı ve yaşantılarımız bir topun yuvarlaklılığı kadar esnek…

Geçmiş yaşantılarımızın dışında ‘‘keşke’’ kavramı, günlük yaşantımızda da çok kullandığımız bir kavram. Ancak şunun farkına varmamız gerekiyor. ‘‘Keşke’’ kavramı yapıcı, çözüm odaklı bir kavram değildir. Etrafımızda olup bitenden yakınmak, geçmişe hayıflanmak bizleri ileriye götürmez. Burada Japonların bir anlayışına değinmek istiyorum. Wabi-Sabi, Japon estetiğinde geçiş ve kusurun kabulü üzerine odaklanmış bir dünya görüşüdür. Bu görüş, kusurlu güzelliğin daha estetik olduğunu savunan ve gösterişsiz, daha basit bir yaşam tarzını benimser. Mükemmeli ve yeni olanı savunan Batı kültürünün aksine Wabi-Sabi ‘‘kusursuz güzellik’’ kavramını önemser. Bu yaşam felsefesinde, çoğu zaman stresli, kaygılı ve her alanda mükemmel olmaya çalıştığımız hayatlarımızın aksine mütevazılığı, kusurlarımızı kabul etmeyi ve sahip olduklarımızın kıymetini bilmek şart. Zannımca bu anlayış biraz da mükemmeliyetçi anlayışında olduğu gibi durumlara sonuç odaklı bakmanın aksine süreçteki yaşantılarımızın önemine dikkat çekmektedir. İşe sonuç odaklı baktığımız zaman süreç tarafına odaklanmamız meşakkatli olacaktır. Yine bu konu bana, logoterapinin kurucusu Viktor E. Frankl’ın ‘‘İnsanın Anlam Arayışı’’ adlı kitabında geçen, öğrencileri için sarf ettiği şu kelimelerini hatırlattı: ‘‘Başarıyı amaçlamayın. Bunu ne kadar amaç haline getirip bir hedefe dönüştürürseniz, kaçırma olasılığınız da o kadar artar. Mutluluğun kendiliğinde olması gerekir. Aynı şey başarı için de geçerlidir: Ona aldırış etmeyerek, kendi kendine olmasına izin vermeniz gerekir. O zaman, uzun vadede- uzun vadede diyorum!- başarı sizin peşinizden gelecektir, çünkü başarıyı düşünmeyi unutmuşsunuzdur.’’ Burada da Viktor Frankl aslında bize bir durumun süreç kısmına dikkat çekmemiz gerektiğini vurgulamaktadır. Yani eğer işin sonuç kısmına takılıp kalırsak, kusurlar gözümüzde büyür ve önümüze çıkan engelleri kabullenmekte zorlanırız.

Son olarak Yunus Emre’nin de dediği şu kelimeleri zikredeyim. ‘’Keşke demek için bile geçtir vakit. Geçti ömür bir ah ile içi dolu eyvah ile.’’ Keşke demek, takıldığın yerde debelenip durmaktan başka bir şey değildir. Keşke demek anı yaşayamamaktır. Zaman kavramına halel getirmektir. En iyisi gelin şaire kulak verelim. Ne demiş şair?  Dolu dolu yaşa hayatı, dilini keşkeler sarmasın…

Yazarın Diğer Yazıları