Ayşe GÜNEŞ

Ben De Gönüllüyüm

Ayşe GÜNEŞ


Günlük yaşamın rutinine kapılmış giderken bu rutini değiştirmeye cesaretimiz var mı? Hangimiz hayatın koşuşturmasında tutkularımıza da fırsat veriyoruz. Hangimiz eylemleri gerçekleştirirken yüreğini ziyaret edip onun görüşlerini de alıyor? Ve bütün bunları gerçekleştirebilmek uğruna hangimiz ben de gönüllüyüm diyebiliyor?  Korkmadan… bıkmadan, usanmadan…
‘‘Kendinizi bulmanın en iyi yolu, kendinizi başkalarının hizmetinde kaybetmektir.’’ diyen Mahatma Gandi’nin bu sözünün somut bulmuş hali, herkesin sahip olamayacağı bir hayata sahip olup o hayatını bırakıp hayallerinin peşinden giden, mazlum insanların umudu olan ve bunu gönüllü olarak yapan Gamze Özçelik… Ben de gönüllüyüm demeseydi bunu gerçekleştirebilir miydi? Yüreğini dinlemeseydi, kendi samimi isteklerinin peşinden gitmeseydi binlerce insana umut olabilir miydi? Yine başka bir misal vermek gerekirse, bütün çabasını sadece mezun olup diploma alabilmek uğruna harcayan üniversite öğrencileri arasında, tek derdi maddi kazanç elde etmek olmayan, ilerde öğrencilerinin karşısına daha donanımlı çıkabilmek için birçok kitabı okuyan, bunun için kendini geliştirmeye çalışan, veyahut sadece diploma için değil de kendine yatırım yapmak için kendini geliştirmeye çalışan kişi aslında burada gönüllü olmaya karar vermiş kişidir. Bu gönüllü oldukları onu arkadaşlarından farklı yapmıştır. Ve yine başka bir örnek verecek olursak, bir haksızlık karşısında sükut etmiş insanlar arasında sesini çıkaran, bu haksızlığa ‘‘dur!’’ diyebilen,  bu olumsuz durumu değiştirmeye çalışan kişi, yine gönüllüdür, adalet gönüllüsüdür, insanlık gönüllüsüdür…
Gönüllü olduklarımız, hayatın rutinini değiştirerek peşinden gittiğimiz tercihlerimizdir. Gönüllü olduklarımız, sınırlarımızın dışına çıktıklarımızdır. Gönüllü olduklarımız, bizleri diğer insanlardan farklı yapan eylemlerimizdir. 
Gönüllü, içinde bulunduğu ortamda herhangi bir karşılık ya da çıkar beklemeksizin bir işi yapmayı kendiliğinden üstlenen kişidir. Bir işe özgür iradenle talip olmak demektir. Gönüllü kavramının kökenini oluşturan ‘‘gönül’’ kelimesini incelediğimizde gönül, yüreğin manevi (soyut) yönü ya da yürekte bulunduğu varsayılan duygu kaynağı olarak tanımlanmaktadır. Yani aslında gönüllü olduklarımız, somut olmaktan çıkmış yüreğimizle hareket ettiklerimizdir. Aklımız, mantığımızla değil yüreğimizle yoluna baş koyduklarımızdır.   
Viktor E. Frankl İnsanın Anlam Arayışı adlı kitabında şu sözleri sarf etmektedir: ‘‘İşsiz olmak yararsız olmakla ve yararsız olmak da anlamsız bir hayata sahip olmakla eşdeğer görülüyordu. Sonuç olarak danışanları; gençlik örgütlerinde, yetişkin eğitiminde, halk kütüphanelerinde ve benzer organizasyonlarda gönüllülük yapmaları için ikna etmeyi başardığımda, yani bir diğer deyişle onca boş vakti, karşılığında para almadıkları ama anlamlı bir etkinlikle doldurabildiklerinde ekonomik durumları değişmemesine ve hâlâ aç olmalarına rağmen depresyonları iyileşmişti. Gerçek şu ki insan sadece refah sayesinde yaşamaz.’’ Bu sözler aslında ‘‘gönüllülük’’ kavramını bizlere çok iyi lanse etmektedir. Gönüllü olduklarımız bizi yaşama bağlayan, varoluşumuzu destekleyen, bir başka deyişle yaşamımızı anlamlandıran eylemlerimizdir. 
Yaşamımızda yapmak zorunda olduğumuz, sorumluluğumuzda olan şeyleri yapmakta tam olarak özgür irademizle hareket ediyor değiliz. Veyahut aynı şekilde ‘‘olması gereken’’ ideal durumları da tam olarak özgür irademizle hareket ederek gerçekleştirmiyoruz.  Çünkü onlar, öyle olması gereken belli durumlardır. Gönüllü olduklarımız, bütün bunların dışında çok daha farklı olgulardır. Gönüllü olduklarımız, bizim kendimizi keşfetmemiz için de bir köprü görevi üstlenir. Onlarda kendimizi buluruz. Potansiyelimizi keşfederiz. Yani aslında, bende gönüllüyüm, diyebildiklerimiz bizi biz yapan eylemlerimizdir. 
Gönlünüzle kalın
 

Yazarın Diğer Yazıları