Lübnanda Neler Oluyor? Suikastler Zinciri…
Galip Önlü
Değerli arkadaşlar bilindiği üzere Hizbullah, İsrail’e karşı bir savaş açma girişimindeyken tam tersi olmuş, İsrail Lübnan’a saldırmıştı. Dün kritik bir gelişme yaşandı ve Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah, İsrail’in yaptığı hava saldırısında öldürüldü.
Daha öncesinde ise iletişim şebekesi çökertilmiş ve üst düzey Hizbullah yetkilileri öldürülmüştü. Çağrı cihazları ve telsizleri patlatmıştı. Bundan önce Hizbullah’ın oldukça üst düzey bir komutanı olan Fuat Şükrü’ye suikast yapılmış ve Fuat Şükrü öldürülmüştü.
Fuat Şükrü, Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’a en yakın isimdi.
Bunun öncesinde İran Devrim Muhafızlarının yönetiminde olan bir yerde Hamas Lideri İsmail Haniyye’ye suikast düzenlenmiş ve Haniyye şehit edilmişti.
Bundan önce İran Cumhurbaşkanı, şüpheli bir helikopter kazasında ölmüştü.
Zincirleme bir şekilde üst düzey isimler bir bir yok ediliyor.
Değerli arkadaşlar İsrail’in Gazze sonrası durmayacağını ve sıradaki saldırı alanının Lübnan olacağını önceden beri söylüyorduk. Bunu Sayın Başkan Erdoğan ve Dış İşleri Bakanı Sayın Hakan Fidan da birçok kez dile getirmiş, İsrail’in Gazze sonrası durmayacağını beyan etmişlerdi.
Hatırlanırsa “İsrail Zulmü, Filistin Direnişi” adlı köşe yazımda şunu yazmıştım.
“İsrail’in yenişemediği tek örgüt Hizbullah’tır. Hizbullah ne bir gerilla örgütüdür, ne de bir düzenli ordudur. Bunun karışımı bir örgüttür.”
Evet, 2006 yılında İsrail, savaştığı gruplar içerisinde ilk kez Hizbullah tarafından büyük bir darbe yemiş ve geri çekilmişti. İsrail ise “biz bu savaşta yenilmedik, berabere kaldık” diye açıklama yapmıştı.
Şimdi 18 yıl sonra sıkı bir şekilde Lübnan için hazırlanan İsrail, ilk başta Hizbullah’ın elinde bulunan milyonlarca dolarlık füzelerini ani bir saldırıyla yok etti, üst düzey komutan yetkililerini öldürdü. Bu sefer 2006 yılında olanların tam tersi şekliyle başarılı İsrail operasyonlarını rahatlıkla görebiliyoruz.
Amaç ise ortadadır.
Amaç Hizbullah’ı Lübnan’dan sürmek ve tasfiye etmektir.
Bu bir ihtimal değil bir gerçektir.
Lakin henüz teyit edilmeyen bir ihtimal var. O ihtimal şudur:
İran, kendi Cumhurbaşkanını sattı.
İran, İsmail Haniyye’yi sattı.
İran Hizbulah’ı sattı.
İran, Nasrallah’ı sattı.
Bunlar teyidi olmayan çok güçlü ihtimallerdir.
Bakınız 25 Eylül’de Lübnan’daki Arap İslam Konseyi Genel Sekreteri Muhammed Ali el- Hüseyni bir demeç vermiş ve Hizbullah lideri Nasrallah’ı açıkça uyarmıştı. O demeç şöyleydi:
“Şimdiden vasiyetini yaz. Çünkü Kudüs’e girme hayallerin seni aldattı. İran da seni sattı. Biz Lübnan’ı birlikte özgürleştirdik. İsrail’i kovduk. (2006 yılından bahsediliyor.) Fakat sen kardeşlerini, milletini değil İran'ı seçtin. Onlar da seni mazlumlara karşı kullanıp ortada bıraktı."
Bu demeç, Nasrallah’ın İran tarafından satılmış olma ihtimalini daha güçlü hale getiriyor.
İran’a gelecek olursak İran, bu saldırıda ABD’yi suçladı ve 5 günlük yas ilan etti.
İsrail Ordu Sözcüsünün yaptığı yeni açıklamalarından biri ise şu şekilde:
“Hizbullah’ın başına Nasrallah’ın yerine kim gelirse gelsin, o ismi de vuracağız.”
Bu açıklama, Hizbullah’ın Lübnan’dan sürülme planını açık olarak göstermektedir.
Olayların; jeolojik, askeri ve yönetimsel boyutları kadar dini boyutları da vardır. Bu durumları kimse dile getirmiyor. İsrail’in eski zamanlardan beri planlarının içinde bir başka plan daha var.
İsrail kendilerince Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman Tapınağını inşa etmek istiyor. Bu inşa içerisinde olmazsa olmaz bir husus vardır. Nedir o husus? Sedir ağaçlarıdır. Sedir ağaçları nerededir? Fazlalıkla Lübnan’dadır. Bu planlar da unutulmamalı ve basit görülmemelidir.
Ben İran’ın Hizbullah’ı satma ihtimalini göz önünde tutuyorum.
Peki, bu ihtimali yok edebilir miyiz? Evet, edebiliriz.
Eğer İran, Hizbullah’ı satmamışsa, Lübnan’a asker gönderir ve İsrail’e savaş ilan eder.
Çok açık söylüyorum. Eğer İran Lübnan’a asker gönderir ve İsrail’e savaş ilan ederse demek ki İran Hizbullah’ı satmamıştır. Hatta savaş ilan etmesini de bir tarafa koydum. Sadece Lübnan’a asker gönderirse yine satmamıştır.
Ama bu ikisinden hiçbirini yapmazsa geriye netice olarak ne kalır?
Çünkü İran Lübnan’a milyonlarca dolar harcadı. Ne için? Tahran’ı korumak için. Kendisine olan saldırıları önlemek için.
Dediğim gibi Lübnan konusunda amaç iç savaş çıkartıp Hizbullah’ı tasfiye etmek. Bir diğer söylem ile Hizbullah’ı İransızlaştırmaktır.
Başka bir söylenti daha mevcuttur.
İsrail önce Suriye’ye sonra Türkiye’ye saldırır mı?
Değerli arkadaşlar bakınız, Esad, Rusya olmadan bir hiçtir. ABD Esad’ı istemiyor ama Rusya Esad’ı destekliyor. İsrail ise şu anlık Esad dursun diyor. Yani yarın öbür gün Esad devrilir veya düşerse bilinsin ki Rusya onay verdiği içindir.
Dolayısıyla Suriye’ye Lübnan tarzında bir saldırı olacağını zannetmiyorum. Çünkü Suriye’ye aşırı bir operasyon demek, devreye Rusya’nın ve Türkiye’nin de girmesi demektir. O yüzde Suriye kısmında aşırıya kaçan bir savaş beklememekle beraber önümüzdeki süreçte o bölgede antlaşmalar olacağı kanısındayım.
İsrail’in Suriye’yi es geçerek Türkiye’ye saldırması ise yine gündem açısından basitçe dillendirilen bir husus olmakla beraber benim komik bulduğum bir saçmalıktır.
İsrail bunu yapabilir mi?
Değerli arkadaşlar, yapamaz. Böyle bir saldırıyı yapması imkânsızdır. İsrail Türkiye’nin ne boyutta olduğunu bilir. Türkiye bir Hizbullah örgütü değildir. Filistin de değildir. Suriye de değildir. Dolayısıyla böylesi bir saldırıda kendilerini neler beklediğini göz önünde tutarlar.
Lakin şu var.
Fırsat bulurlarsa saldırırlar mı? Saldırırlar.
İmkân bulurlarsa yaparlar mı? Yaparlar.
Bu hiç unutulmamalıdır.
Türkiye’ye herhangi bir ülke ne zaman saldırı yapabilir?
Türkiye’nin kendi içerisinde dirliği ve birliği bozulduğu zaman yapabilir.
Dolayısıyla her daim hazırlıklı olmalıyız ama asli önem vermemiz gereken konu, ülkemizin içeride birliğini sağlayabilmektir.
Başka ülkeler için bize saldırı fırsatları, ülkemizin içinde birlik ve dirlik bozulduğunda başlar.
Birliğimiz tam ve daim olduğu müddetçe, kaos ve huzursuzluk olmadığı sürece İsrail’in veya başka bir ülkenin en son yapacağı şey, karşısına Türkiye’yi almak olacaktır.