Galip Önlü

Lgbt Lobisi Ve Post Modernizm

Galip Önlü


Bugün üç dört gün önceki garip bir gelişmeye değinip, bu durumun Türkiye’deki yansımasını anlatmaya çalışacağım.
Bilindiği üzere ABD başkanı Joe Biden, Lady Gaga ve George Clooney'i danışman olarak atamıştı.
George Clooney'i bir tarafa bırakalım ama Lady Gaga hususunda biraz durmak gerekiyor.
Lady Gaga sanat komitesi eş başkanlığına ne sebeple getirildi?
Kendisi uzun yıllardan bu yana gerek yaptığı, gerekse içinde bulunduğu garip şeytani ritüellerle gündeme gelen bir şahıs...
Seçimlerde Trump'a karşı Biden'a destek verdi, destek amaçlı özel konserlerde yer aldı, ABD milli marşını okudu.
Asıl sorulması gerekilen soru şu ki bu durum Biden'ın şahsi isteğiyle mi gerçekleşti? Yoksa bu talimat Beyaz Saray'a başka bir yerden mi geldi?
2010 yılında hayvan etinden elbise yaptırıp bunu giyerek bir ödül törenine gelmiş, yeri gelince Hristiyanlığa hakaret etmiş ve bazı şeytani ayinler bizzat içinde yer almış bu şahsın durduk yere danışmanlığa atanmasının asli sebebi neydi?
Lady Gaga bir figürdür. Bu figür daha çok çocukları hedef tahtasına koyan bir adımdır.
Rusya’nın tersine ABD özellikle yeryüzünde çok başka bir insan türünün var olmasını istiyor.
Daha özgürlükçü, istediği her şeyi yapabilecek pozisyonu herkese sunması, cinsellik ayrımının yok olması, giyim tarzı, aileye başkaldırış gibi özelliklerin kat kat 
fazlasını kendisinde taşıyan bu şahsın bir figür olarak daha çok ön planda olmasının şüphesiz sebepleri var.
Lady Gaga konserler vermeye devam edecek. Zaten büyük bir kitlesi vardı ama kitle, ulaştığı bu konum sebebiyle daha da artacaktır.
Dolayısıyla bundan sonraki konserlerine ve parçalarına dikkat edebilirsiniz. Daha çok çocukları hedef alan vfya kliplerinde çocukları kullanan bir durumu görmüş olacağız.
Burada amaçlanan hedef, gelecekte kurulması istenilen dünya yapısına itaat edecek türden insanları çocuk yaştan yetiştirmek...
Kafasına göre yaşamak, serbestlik, rahatlık, kuralsızlık, kimseyi tanımama, cinsellikte aşırı serbestlik ve rahatlık gibi özellikler sahip olan bu şahıs, çoğu gençlerin hiç şaşırmam ki idolüdür.
Bu şahsın böyle bir konuma getirilmesine Vatikan bile ses çıkarmıyorsa bu durumun keyfi olarak yani hedefsiz ve amaçsız olarak yapılmış olması mümkün değildir.
Buna benzer bir yapı bilindiği üzere Türkiyede 'de var.
Şahsi olarak inandığım bir gerçek var, oda şudur :
İnsan yaşantısıyla kendisini en üst seviyeye de çıkartabilir, yaşantısıyla dünyasını cehenneme de çevirebilir.
Alınan kararlara, girişilen risklere, hatalara, yanlışlara ve doğrulara göre bu olgu değişebilir.
Yanlış bir şey yapmışsan muhakkak bir bedeli olacaktır ve o bedeli ödersin.
Doğru bir şey yaparsan muhakkak bir karşılığı olacaktır ve o karşılığı da bir gün alırsın.
Bu yanlışın bedeli ömür boyu acı çekmekse çekersin, ömür boyu mutsuz olmaksa olursun.
Yani yanlışların şahsilik üzerindeki öneminden bahsediyorum.
Eğer benim yaptığım bir hata bana hayatımın sonuna kadar acı getirecekse ben bu acıyı çekerim. Götürüp başkasına çektirtmem.
Üzüntü getirecekse bu üzüntüye bir başkasını ortak etmem.
Kötü ve iğrenç bir insansam yaptığım eylemleri en azından özendirtmem.
Kısacası herkes kendi hayatını yaşar, kendi cezasını çeker.
Herkes inandığı değerler uğruna yaşamakta özgürdür. Kimsenin kimseye karışmaya hakkı da yoktur. Lakin bir şartla...
Şahsilik başka bir şeyken toplum bambaşka bir şeydir.
Lgbt denilen kavram her şeyden önce Türk geleneksel yapısına; sağdan sola, yukarıdan aşağıya terstir. Varlığı da zedeleyicidir.
Şahıs gerek hormonsal, gerek gerek kalıtsal, gerek hastalıksal gerekse başka sebeplerden ötürü seçimi yapmakta ve istediği şekilde yaşamakta özgürdür.
Ama zararı da yararı da kendisine ait olması şartıyla.
İnsana, insanlığa, topluma, ülkeye, Türk geleneksel yapısına ve kültürüne, ailevi yapıya her hangi bir özendirme, açık bir şekilde sergilememe kaydıyla..
Eğer bu kavram bir ideoloji adı altında toplanıp, kabul görmek, tanınmak ister; ortaya atılmış bu kavramın oldukça normal ve doğal olduğunu kanıtlamak isteyip var olmak isterse bilinmelidir ki bu olgu kısa veya uzun vadede asil Türk toplum yapısını yerle bir edecek bir tabloya sebebiyet verecektir.
İnternet ortamının güçlenmesi, özellikle çocukların iyi şeyler dahil olmak üzere bütün iğrenç şeyleri de görmesi ve izlemesi sebebiyle zaman geçtikçe   bu iğrençlikler normal görülecek, yaşanması doğal bulunacak ve tepkiyle karşılanmayacaktır.
Modernizme tepki olarak doğmuş olan ve modernizmin kat kat ötesi anlamını taşıyan post modernizm akımı, neyin doğru neyin yanlış veya neyin iyi neyin kötü olduğuyla ilgilenmez.
Bir masanın üstünde kalem vardır. Bana göre o kalemdir. Fakat bir başkasına göre silgidir. O halde bana göre o kalemdir lakin diğerine göre silgidir. Onun yanlış düşüncesini de tanıman ve doğru bulman gerekir. 
Post modern anlayış nesnel gerçekliğe bir saldırıdır.
ABD'nin dünyaya dayatmak istediği bu akım, çocukların küçük yaşlardan başlayarak  bilinçaltının zedelenmesi-ki bu durum zaten şuan için sosyal medya organlarının iğrenç yönetenleri ile yapılmakta- ve kadının kadınla, erkeğin erkekle birlikteliğini meşru gören, aynı zamanda var olan her ülkede bu lobiye destek vererek normalleştimeye çalışan sistemin normal bir kimlik olarak tanınmasının zararları tahmin dahi edilemez.
Toplumun temel yapı taşı olan aile kuramını yozlaştıran, toplum yapısını bozan, ülke yapısını hatta ülkenin gelenek ve göreneklerini sarsan bu hususa karşı gerekli önlemlerin alınacağını umut ederek yazıma son vermek istiyorum.
Bir çifte bayrama denk geldik.
Hem Ramazan Bayramını hem de ülkemiz adına büyük değeri olan, ülkemiz adına ileriki yıllarda başrolde olacak çocuklarımızın Egemenlik ve Çocuk Bayramını canı gönülden kutluyorum.

 

Yazarın Diğer Yazıları