Gözden Uzak Gönülden Irak
Galip Önlü
Mevlana’ya sormuşlar: Gözden uzak olan gönülden demi ırak olur? Mevlana demiş ki: “Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur.’’
Bizim gönlümüzde al bayrağın sevdası yatmaktadır. Kutsalvatanın bilinçli fertleri mesafe fark etmeksizin bu duygunun ne anlama geldiğini gerek yüreğindeki derin sızılarla, gerek ince sevinçlerle çok iyi bilir.
Türkiye ila Doğu Türkistan arası mesafe 912 kilometre…
Mesafelerin uzaklığı soydaşlarımızın yaşadığı sıkıntıları görmezden gelmemize olanak sağlayamaz. Lakin gönül isterdi ki bu sıkıntılara bizler beden gücü ile destek verelim ama en azından hatırlatmayı kendime borç bildim.
Her şeyden önce doğru konuşmak gerekirse Çin bir dünya devi…
1 Temmuz 2021 yılında Çin Devlet Başkanı Xi Jinning, “Ülkemize zorbalık yapmaya cüret edenlerin kafası ezilecektir.’’ demesi, diyebilmesi bunun sadece basit bir örneğidir.
Çin’in 1949 yılından bu yana hâkimiyeti altında tuttuğu Doğu Türkistan’ın kırsal kesimlerinde etrafı yüksek duvarlarla çevrili inşaatlar devam ediyor.
Doğu Türkistan çöllerinde inşa edilen ve içinde yüz binlerce Uygur Türk’ünün tutulduğu toplama kamplarının son bir yılda tam 3 katı büyüdüğü ortaya konuldu.
BM’ göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur Türk’ü Çin’in “eğitim merkezi’’ olarak dünyaya lanse ettiği toplama kamplarında tutuluyor.
ABD Dışişleri Bakanlığının raporuna göre Doğu Türkistan genelindeki toplama kamplarında Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer Türk azınlıklarına mensup 3 milyon civarında Müslüman bulunuyor.
2020 yılında ABD merkezli haber ajansı olan Associated Press, Çin Hükümetinin Müslüman nüfusu kontrol altına almak için Uygur Türklerine doğum kontrol baskısını sistematik bir hale getirdiğini yazdı.
Kadınlar düzenli olarak hamilelik kontrollerine tabi tutuluyor ve yüz binlercesi gebeliği önleyici haplar kullanmaya zorlanıyor.
2014 yılından itibaren bu zulme ve soykırım politikalarına “teröre karşı halk mücadelesi’’ kılıfı uydurularak dünya kamu oyunundan gerçekler gizlenmeye çalışılıyor.
Sıkı gizlenmeye tabi tutulmasına karşın Çin terörünün şiddeti artırarak devam ettiği bilgi ve belgelerle tescil edildi.
Çin Devleti, bu zulmü çarpıtmak adına Uygur Türklerini “İslamcı Teröristler’’ olarak suçlamaktadır.
Bu tam anlamıyla ahlaksızca bir iftiradır ki ancak Çin Devletine yakışır.
Uygur Türklerinin orada istedikleri, kendi vatanında, kendi inanç ve kültür değerleriyle yaşamaktan başka bir şey değildir ki bu da onların en doğal hakkıdır.
Yapılan zulümlerin içerisinde erkeklerin sakal bırakması ve kadınların uzun kıyafet giymesi yasaklanırken, halkın düğünlerde alkol kullanmaya ve domuz eti yemeye zorlanması da bu uygulamaların en basitidir.
Ayrıca erkekler zindanlara ve toplama kamplarına gönderilirken, eşleri ve kızları Çinli erkeklerle zorla evlendiriliyor.
Uygur Türkleri yardıma muhtaçtır!
Bir Kürşad Ruhu gerekmektedir.
Neydi o meşhur söz: “Irkların üstünde Türk ırkı, Çin sarayını bastı kırkı…
40 kişiyle Çin sarayına atılan bir Kürşad ruhuna ihtiyaç vardır.
Şuan bırakın 40’ı, 40 bin kişi bile Kürşad ruhunu icraata dökemiyor. Onu da geçtim, ülkemizde hala Çin sempatizanlığı yapan siyasetçiler mevcuttur. Ve bu zihniyettekiler sözde halkı temsil ediyor.
Utanç verici…
12 Kasım 1933 yılında Doğu Türkistan bağımsızlığını kazanınca ilk tanıyan Atatürk’ün başında olduğu Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.
Bunun üzerine Doğu Türkistan Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Ankara’ya telgraf çekerek “Gök bayraktan al bayrağa selam olsun’’ demiştir.
AL BAYRAKTAN GÖK BAYRAĞA SELAM OLSUN…