Galip Önlü

Göçmen Sorunu Rahat mı Çözülür?

Galip Önlü

Nihayet Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönmeleri hususunda olumlu adımlar görmeye başladık. Sayın Cumhurbaşkanı’nın rafa kaldırmış olduğu bu konuya tekrardan olumlu sinyaller vermesini hem güzel hem de geç kalınmış bir gelişme olarak nitelendiriyorum. 
Çünkü kimsenin kendisini sağa sola atmasına lüzum yoktur.
Suriyeli sığınmacılar için ayrılan bütçe ve finansman bir nevi asli Türk milletinin ikinci plana atılmasına olanak sağlamıştır.
Ayrıca hastanelerin ücretsiz olması, doğumun ücretsiz olması, tüp bebek tedavisinin ücretsiz olması, ilaçların bedelsiz olması gibi durumları bir tarafa bıraktım artan suç oranları da cabası…
Kimse gerçeklerden kaçamaz. Ülkede doğan Suriyeli sayısı şu an Türkiye’nin 30 şehrinden daha fazladır.
Bunların arasından kendilerini mafya görenler boy gösteriyor, suç çeteleri türüyor. Bunların arasından ülkenin asli erkeklerine artistlik yapan, bayanlarına ise taciz videoları çeken mahlûklar çıkıyor.
Koca Türkiye’de bazı göçmenler ”Biz buradayız, gücü yeten varsa gelsin de göndersin” diyebilecek kadar erkek olmuşlar. Bunu Türkiye’de yapıyorlar. 2011 yılında kendilerine misafirperverlik edasıyla kucak açmış Türkiye’ye racon kesmeye çalışıyorlar. Tabi genellemiyorum, içlerinde böyleleri de var demek istiyorum.
Biz “Yaratılanı sev Yaradan’dan ötürü” fikriyatıyla hareket eden bir ülke, bir birey olarak onları “istenmeyen yabancı bir topluluk” olarak da görmüyoruz. 
Sadece diyoruz ki Türkiye artık bu göçün yükünü kaldırabilecek bir ülke değildir.
Peki, şimdi ne olacak?
Dünya’ya baktığımız zaman göçlerin genellikle kontrollü bir şekilde gerçekleştiğini görürüz.
Mesela Kanada yılda 350 bin göçmen alır lakin seçer. İşlerine yararsan seni alırlar. 
Biz toplum olarak da bu tehdidi göz ardı ettik. Hükümet de… 
Zira bizim sınırlarımızdan geçenlerin neci oldukları bile belli değil.  
Hiç zengin bir İslam ülkesinin Katar gibi Suudi Arabistan gibi ülkelerin İslami değerleri yerine getirdiğini gördünüz mü? Ensar- Muhacir söylemi Suriyelilerin o zorda olduğu zamanlarda söylenebilir. O devir bitti. 
Eğer bizim insanlarımız şuan geleceğini kurtarmak için Avrupa’yı çare olarak görüyorsa o devir bitmiştir. Öncellikle millet düşünülmeli…
Zaten dünyada en fazla göçmen barındıran ülke olmak da ne kadar övünülecek bir şeyse onu da anlamış değilim.
Açıkçası göçmen konusunun öyle ağızdan çıktığı gibi rahat bir şekilde hallolacağına inanmıyorum.
Baştan beri bu göndermelerin daha erken yapılmasını öneriyorduk. 
Lakin hükümet ilk günden bu yana  mültecilere değil Esad’a odaklanmıştı. 
“Şam’daki yönetim ayrılırsa sorun kendiliğinden çözülür” düşüncesi yanlış bir düşünceydi.
Bir kere İran ve Rusya Esad’dan çok mennun. Bu ülkeler için Baas Rejimi çok değerlidir.
Yani Esad gitse ne olacaktı sanki? Çok çok ağabeyi, amcası, dayısı, akranları, şusu busu gelirdi başa. Yine değişen bir şey olmazdı.
Biz Suriye’nin %12 lik bir bölümünü kontrol ediyoruz. Geri göndermeleri de buraya yapıyoruz. E buraya ne kadar insan gönderilebilinecek ki? 
Hadi diyelim ki hükümet kalkıp şunu yapsa “Bu iş büyüdü. Esad ile anlaşıp şu işi çözelim” dese, ki bunun olma ihtimali bana göre %5, ama diyelim ki kuçük ihtimal de gerçekleşti ve Esad’da kabul etti. Buraya kadar sıkıntı yok. Lakin Türkiye’de bu anlaşmaya karşılık Suriye’de kontrol ettiği alanlardan çekilmek zorunda kalacak. Türkiye de bunu yapmaz. Hadi diyelim daha da ileri gidildi, gözler karartıldı ona da tamam denildi. Peki, 4 milyon insanı pratikte nasıl toplayıp göndereceksin?
Muhalefet diyor ki “Biz Esad ile anlaşacağız. Esad bir af çıkarsın. Bizde bunları göndereceğiz. Sonra BM ile beraber takip edip müdahale edeceğiz.” Soruyorum, nasıl müdahale edeceksiniz? Bu açıklanırsa çok sevinirim. Hangi devlet müdahale etmene izin verir?  Ayrıca BM bugüne kadar ne yapmış ki bundan sonra ne yapacak? O yüzden davul zurnayla göndeririz açıklamalarıyla olmuyor. Eğer gönderemezseniz bu sefer de oklar size yönelir.
Zorla göndereceğiz olayına gelince… Uluslar arası yükümlülük var. Kolay kolay bu da yapılamaz.
Demek istediğim şey, bu konu rahat çözülemeyecek bir şekilde rayından çıktı.
Şimdiden küslerin barıştığı, birlik ve beraberliğin sıkı olduğu, hoşgörü ve dayanışmanın arttığı ve çatışma kültürünün yaygınlaştırılmaya çalışıldığı dünyamızda Ramazan Ayının evrensel barışa, esenliğe ve huzura vesile olmasını diliyorum. Mutlu bayramlar… 
 

Yazarın Diğer Yazıları