Serkan GÜRTÜRK

TIKANAN BİR ŞEHİRDE FANTAZİ YAPMAK

Serkan GÜRTÜRK

 

Elazığ, bir nevi yokluğa ve ademe terkedilmiş gibi. Kimsesizliğin ve bikesliğin zirvesini yaşıyor. Dinamikler ve şehrin kaderinde etkili olacak aktörlerin atanması ve belirlenmesinde tam bir fetret dönemini yaşıyor ya da yaşatılıyor Elazığ’a.

Şehrin iktidar partisinin İl Başkanı istifa ediyor ya da genel merkezce ettiriliyor yerine atama gerçekleştirilemiyor.

 Pandemi sürecini yaşadığımız ve ikinci ve korkulan dalga gelmiş ve vaka sayıları patlayıp gitmiş ve yine görevinden istifa eden ya da alınan bilinmez İl Sağlık Müdürlüğüne atama yapılamıyor.

YÖK’ün verdiği sağlık ve diğer kadrolara giderayak aileden ve bugüne kadar hep olagelmiş bir teamül ile kast sitemiyle kadrolar ve alımlar yapılıyor ama Fırat Üniversitesine yeni rektör ataması yapılamıyor.

Şehir kilitlenmiş sanki. Sıradan, vaka-yı adiyeden sayılabilecek düzeyde ve kendi seyri içinde çözümlenebilecek basit problemler bile kördüğüm haline getiriliyor. Olmaması ve yaşanmaması gereken bir kriz oluşturuluyor bir merkezden ve bunun çözümü için durumdan kendilerine vazife çıkartıp asıl planlarını hayata geçiren gizli ve fakat çok açık ve aşikâre olan bir kahramanın(?) eli değiyor her şeye.

Ve kilitleniyor her şey bu şehirde. “Ya benim dediğim olacak ya da tıkarım ve hatta yakarım bu şehri” düşüncesinin körelttiği bir  iklimi yaşıyor şehir.

“Ben bu şehrin hem İl Başkanını, hem Rektörünü hem de bürokratlarını atarım. Bu konu benim inhisarımda, inisiyatifimde ve iki dudağımın arasındadır” zihniyetinin şehre vereceği ne olabilir ki. Keşke bu cesaretin ve kendinden menkul hak ve imtiyazın arkasında en iyiyi ve en faydalı olacak ismi arayıp bulma derdi ve gailesi olsa. Keşke davanın ve misyonun yücelmesi ve daha da ötelere taşınması endişesi ve hassasiyeti olsa.

Bir dönem siyasete şaşı bakan, siyaseti dinden çıkmak gibi, küfre düşmek gibi kerih ve matah bir şey gören, İslam’ı, yaşanılası bir din değil solcular ve ateistlerle lüks kafelerde yapılan entel tartışmaların fikri mezesi olarak gören kör, sığ ve derinliksiz zihniyetin, siyasetin dünya mazlumlarının tek direnme ve haykırma aracı ve vasıtası olduğunu anlamaktan aciz ve kum merkezli düşünenlerin şimdilerde siyaset dizayn eden ve samimi dava adamlarını güdülecek koyun gibi görenlerin hüküm fermanı devam ettiği sürece siyasi erime de mukadder olacaktır.

Öyle bir aforizma ki yaşananlar, bile bile, göstere göstere tabanın altını oymak ve sanki bitirmek gibi bir hedefe koşmanın heyecanıyla yapılıyor her şey. Sonunu düşünmeden kahraman olmaya niyetlenmiş ucuz mafya jargonuyla ve cahil cesaretiyle yol yürünüyor.

Ve yarınlarda yolun bitmesinde büyük katkıları olacak, yol bittiğinde de yeni yollar aramak için ilk tekmeyi vuracak tıynette olanların bugünlerde tüm reel ve resmi söz sahibi isimleri refize edip yok sayıp ve hatta uyutup üst akıl ve bölge imamı rollerini kesenlerin fişi ve bileti kesilmediği sürece bu şehrin bir yere geleceği yok.

Birçok sorunla boğuşan, depremle yıkılıp salgınla ekonomisi çöken bu şehrin acilen kurtulmaya ve ciddi projelerle ayağa kalmaya ihtiyacı var. Ve şehir üzerinde söz ve yetki sahibi insanların basit ve kısır hesaplar yapma yerine büyük düşünüp büyük adımlar atma gibi bir sorumluluğu var. Yiten ve biten bir şehir üzerinde fanteziler kurup entelektüel mastürbasyon yapmaya kimsenin hakkı olmamalı…

Yazarın Diğer Yazıları