Serkan GÜRTÜRK

SİYASETE REDDİYE

Serkan GÜRTÜRK

 

Eskiden bu yana  ülkemizde güvenilir kurum ve meslek anketleri yapılırdı. 28 Şubat ve en son 15 Temmuz kalkışmasına kadar en güvenilir kurumlar arasında birinci sırayı askerler alırken son yıllarda bu sıralama da değişti.

Son yapılan araştırmalar da en güvenilir kurum olarak Meteoroloji olurken ikinci sıraya Türk Hava Kurumu, üçüncü sırayı ise Şehir Hastaneleri oturdu. Emniyet Müdürlüğü ve polislik mesleği de güvenilenler arasında ilk sıralarda.

Listenin genelde son sıralarında siyaset kurumun olması çok da tesadüfi değil.

Siyasetten kişisel beklentilerin yerine getirilememesi ya da seçim dönemlerinde vaat edilen hizmetlerin gerçekleştirilmemesi değil sadece bu kurumu güvenilir olmaktan alıkoyan…

Siyaset, aslında halka hizmetin, halkın yaşam standartlarının yükseltmenin en kestirme ve meşru yolu. Halktan aldığınız yetki ile onlara hizmeti kutsal bir görev gören ve ibadet sayan anlayışın elinde siyaset çok güzel bir araç.

Her ne kadar siyasete soyunan her bir şahsiyet, amacının bu olduğunu ve bunu yapmak ve halkın duasını almak için bu yola koyulduğunu ifade ve ikrar etse de bu sözüne ne kadar sadık kaldığı ya da bu sözün sonradan hatırlanıp hatırlanmadığı oldukça su götürür bir tartışma konusu.

 Siyasetin araçsallıktan çıkıp amaç haline gelmesi ve bunun somut yansımalarının kamuoyunda bilinmesi ve izlenmesi, bunu yapan siyasetçilerle birlikte özünde hizmeti esas alan siyaset kurumunu da yıpratıyor.

Toplumu değiştirmek ve dönüştürmek, zararlıyı engelleyip faydalıyı tesis etmek gibi kestirmeyi sağlayan  bir kurum olan siyasetin ve siyasetçinin güven problemi yaşaması ve vatandaş tarafından itibarsız bir kurum olarak görülmesi, demokrasiyi de tartışmalı hale getiriyor.

Seçim dönemlerinde suret-i haktan gözüküp, halkın adamı ve yandaşı gibi görülen isimlerin milletvekili seçildikten sonra, içinden çıktığı toplumdan uzaklaşması ve yeni limanlara yelken açması ve gün geçtikçe de yelkenlerini bu kurumun nimet rüzgârlarıyla şişirerek pupa yelken yol almaları, vatandaşta ciddi bir kırılma ve hayal kırıklığı oluşturuyor.

Peki, herkesin ifade ettiği ve dile getirdiği bu gerçeği siyasetçiler görmüyor mu? Bu kopuşu ve halkın bakış açısını hmiyor mu? Elbette ediyor ve belki bunu her gün yaşıyor...

Kendilerine gelen telefon, sosyal medya yorum ve mesajları ya da yüzlerine ifade edilen cümlelerin yalın ve yakıcı gerçekliği ile her gün yüzleşiyorlar ama gelen gidenden fazla olunca, daha doğrusu kişisel kazanım, çok da dert edilmeyen partisel ve davasal kayıptan fazla olunca “bu da geçer” deyip yollarına devam ediyorlar.

Bugünlerde siyasilerimiz ülkemiz ve şehrimize hizmetten öte kendi şahsi kazanım elde ettikleri kaleler ile anılıyor ve tek gündemlerinin bu olduğu halk arasında sıklıkla konuşuluyorsa ve bunun iktidarı ve muhalefeti fark etmeksizin tüm siyasiler için ifade ediliyorsa demokrasinin erdem olmadığı tezini savunan çevrelere hak vermek gerekir diye düşünürüz.

Parti genel merkezleri ve genel başkanları siyasetteki bu çürümüş ve kokuşmuşluklarına çare olacak adımları atmazsa önümüzdeki yıllarda seçimin de sandığın da çok anlamı olmayacak ve vatandaş siyasete sandıkta ciddi bir reddiye yazacak!

Yazarın Diğer Yazıları