Seçimler yapıldı, miletvekili yeminleri gerçekleşti, kabine ve Cumhurbaşkanı yardımcısı açıklandı, bakanlar da yeminlerini yaptılar ve en son Numan Kurtulmuş TBMM Başkanı seçilerek yasama ve yürütme erkleri oluşturulmuş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabineyi uzman ve işinin ehli isimlerden oluşturdu. Her bir bakan atandığı görevler için biçilmiş kaftan.
Bugünden sonra Erdoğan yerine daha çok bakanları göreceğiz, onların beyanlarını dinleyeceğiz.
Kabinenin açıklanmasının ardından dövizde ciddi bir artış yaşansa da, bununla ilgili adımların ne olacağı, ekonomi patronlarının nasıl bir pozisyon alacağı merak ediliyor.
Bu arada milletvekili ve bakanlara yönelik hayırlı olsun ziyareti de başladı. Muhtarlarımız, STK başkanlarımız, bürokratlarımız ve çok sayıda hemşehrimiz, tanısın ya da tanımasın milletvekili ve bakan ziyaretlerini sürdürüyorlar. Bu ziyaretlerin bir kaç ay daha sürmesi bekleniyor.
Vekil ve bakan ziyaretleri elbette doğal ve normal. Özellikle bir şekilde temsil gücü ve yetkisi olan kişilerin bu ziyaretleri, şahsi ve temsil ettiği muhtarlık gibi kurumlar için de birtakım kazanımlara sebep olabilir. Ancak asıl önemli olan şehirle ilgili, ya da geniş bir kesimin yaşadığı problemlerle ilgili dosya ve projelerle ziyarette bulunmak.
Biz seçmenlerin ilginç ve garip bir tavrı var. Seçimler öncesi milletvekili listelerini beğenmeyiz, seçildikten sonra da koşa koşa hayırlı olsuna gideriz, çay kahve faslından sonra iltifatlarla makamdan çıkarız, Elazığ’a gelince de “bir sürü proje verdim ama hiçbirini yapamadı, bunda da iş yokmuş” diyerek sözde kendimizi düze çıkartır, vekili basiretsiz olmakla suçlarız.
Bu sarmalın artık son bulması gerekiyor. Seçtiğimiz milletvekillerini sadece sorgulamak ve eleştirmek olmamalı görevimiz. “Seçtik, gönderdik, bundan sonra sahne sizin” kolaycılığı ve sorumluluktan kaçan bir pozisyona yaslanıp sadece izleyen ve eleştiren taraf olmamalıyız.
Milletvekilleri bu şehrin insanları ve bu kentin genel geçer problemlerine vakıf insanlar. Az-çok hedef ve öncelikli çözülmesi gereken projeleri biliyorlar. Ancak bunlardan da öte çok öne çıkmayan ve geniş kesimler tarafından dile getirilmeyen yığınla sorun var.
Bunların ete kemiğe büründürülüp sorunla birlikte çözümünü de içeren dosyaları milletvekillerimize sunulmalı ve bu basında da paylaşılmalı.
Bu süreçte her bir dernek, vakıf, STK ve hemşehrimiz, kendi görev alanlarıyla ilgili olarak milletvekillerimize arge hizmeti veren oluşumlar haline gelmelidir.
Tayin ve terfi, ya da iş için milletvekillerinin kapısını aşındırmak ferdi olarak belki doğru bir davranış olabilir ama uzun vadede şehre haksızlıktır.
Özetle diyoruz ki, milletvekillerimize çok yük ve misyon yüklemek yerine onlara destek olalım. Onların başarılarına görüş ve düşüncelerimizle katkıda bulunalım. Sürekli eleştiren konumda değil, çözüm üretme noktasında da roller üstlenelim. Bu tavır ve duruş, sadece bizlerin değil, tüm şehrin topyekün kalkınma ve başarısını getirebilir. Aksi halde her zaman yapıldığı gibi; “seç, hayırlı olsun de, yüzüne öv, arkasından eleştir” basitliğine düşeriz.
