Serkan GÜRTÜRK

Orta Hasar Yine Yıkar

Serkan GÜRTÜRK

İlimizde de etkisini gösteren depremler sonrası şehir olarak ciddi tedirginler yaşadık. İlimizi iki kez ve güçlü olarak sarsan depremlerden sonra hepimiz önce kendimizi ve ailemizi güvenli alanlara attık, ardından da ilk etapta komşu ilimiz Malatya’ya yardıma koştuk.
Coğrafyanın kader olduğu gerçeğinden hareketle deprem artık bu coğrafyanın ve bizlerin gerçeği.  Bu şehri terk etmeyeceğimize göre şehri güvenli hale getirmekten başka çaremiz de yok.
24 Ocak 2020 depremiyle birlikte şehrimiz riskli yapılardan önemli oranda kurtuldu. Her ne kadar inşaat maliyetlerinin artması sonucu yerlerine yeni binalar yapılmasa da şehir merkezinde ağır hasarlı binlerce bina yıkıldı.
24 Ocak depremi sonrası bu binalar yıkılmamış olsaydı bugün daha ciddi bir tablo ile karşı karşıya kalabilir ve can kayıplarımızın sayısı çok olabilirdi.
24 Ocak depremiyle depremin soğuk ve sarsıcı yüzünü gören Elazığ halkı, bu süreçte ya TOKİ evlerini ya zemininden ve yapımından emin oldukları sağlam evleri ya da köy evlerini tercih etti.
Hemşerimiz Prof. Naci Görür olası bir Bingöl depremine dikkat çekmekte ve bunun zamanının yakın olduğunu dile getirmekte. Bu gerçeğe ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “güçlendirme diye bir mantık yok, binaları tümüyle yenileyeceğiz” açıklamasına rağmen, hasar tespiti yapan teknik personelin hala orta hasar kaydı düşmelerine bir anlam vermek mümkün değil.
Bu konuya başta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü olmak üzere Elazığ Valisi Ömer Toraman’ın da el koyması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oraya koyduğu devlet aklına ve öngörüsüne göre hareket etmelerinin sağlanması lazım. 
Bu bölge sürekli depremlere muhatap olacak bir bölge ise neden yapı stoklarımız tümüyle yenilemeyelim. Kaldı ki orta hasar kavramı ile güçlendirme yapılması gereken binalar, bu yapılmadığı takdirde ki kimse buna yanaşmıyor, bir yıl içinde ağır hasara dönecek. Bir yıl zaman kaybına ne gerek var ki? Böyle bir lüksümüz olabilir mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı olarak orta hasar kavramının artık literatürden kalkması gerektiğini ifade ediyor. Vatandaşlar orta hasarlı binalarına güçlendirme yapmak istemiyor, bu binaların olası yeni depremlere ağır hasarlı duruma ihtimali büyük gözüküyor ve tüm bunlara rağmen hala ve ısrarla binalara orta hasar veriliyorsa bunun adı ufuksuzluktur, bunun adı öngörüsüzlüktür ve uzun vadede devlete ve millete bedel ödettirmektir.
Ağır hasar sonucu vatandaşa verilecek hak sahipliği elbette bir avantajdır ama TOKİ tarafından verilen konutlara yerleşmesiyle nice canların kurtarılması az bir kazanım mıdır? Kaldı ki uzun vadeli de olsa verilen konutların bedeli vatandaşlardan tahsil edilecek ve devlet müşfik yüzünü gösterecektir.
24 Ocak ve 6 Şubat depremlerinde yaraların sarılması amacıyla devletin harcadığı bütçe, binaların yıkılıp yeniden yapılmasından daha fazla bir bütçedir. Üstelik bu yapılmış olsaydı 44 bin canımızı da kaybetmemiş olacaktık. 
Son sözümüz şudur ki,  devleti koruma adına verilen orta hasarlı binaların uzun vadede devlete ve millete ağır bedeller ödettiği gerçeği unutulmamalı ve kararlar buna göre verilmeli!
 

Yazarın Diğer Yazıları