Krizi Yönetemeyen Vekiller

6 Şubat depremlerinin ardından ilimiz milletvekilleri önemli bir sınav verdi ve bu sefer bu sınavdan başarıyla çıktı.
Ancak bu başarının kimin hanesine yazılacağına dair tereddütler gitmediği gibi bu tartışma seçimlere kadar devam edecek ve belki de seçimlerin en baş propaganda malzemesi bu konu olacak.
Elazığ’ın sahipsiz olmadığını bu kez net gördü şehir halkı ama bu sahiplerinin kim olduklarına dair de tereddütler de beraberinde geldi.
24 Ocak depreminde ilimizin afet bölgesine alınması teklifine şaşı bakan, bunu dile getirenleri devleti tanımamak ve işleyişini bilmemekle itham eden Ak Partili milletvekilleri 6 Şubat depreminde farklı bir yöntem izlediler ve bizzat kendileri bu kapsama alınmasıyla ilgili süreci başlattılar.
Cumhurbaşkanı Fuat Oktay ile görüşen ve bu taleplerini ileten milletvekillerimizin bu isteği makul ve mantıklı görüldüğü için ilgili kurullarda görüşülmüş ve konu bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletilmişti. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan da 14 Şubat Salı günü gerçekleştirilen kabine toplantısının ardından çok net olarak Elazığ’ın afetin yaşandığı 11.il olarak ilan etmişti.
Erdoğan’ın bu net açıklamasını okuyamayan, okuyamadığı gibi teyit etme noktasında yetersiz kalan Ak Partili milletvekilleri, Çarşamba günü saat 15’te CHP Milletvekili Gürsel Erol’un açıklamalarıyla adeta şok oldular. Zira o ana kendilerinde bulunan inisiyatif birden bire Erol’a geçmişti. Hem de bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isminin geçtiği cümlelerle ve Erdoğan’a teşekkür edildiği bir açıklama ile.
Erol, Elazığ’ın afet bölgesi kapsamına alınması ile ilgili talebini bizzat Cumhurbaşkanına iletmekle kalmamış, açıklamasının sonunda Erdoğan’a teşekkür ederek ikinci bir ipucunu da vermiş oldu. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erol’a Elazığ’ın afet kapsamında alındığını dile getirmişti ancak Erol siyasi etik ve nezaket gereği bunu kendi açıklamamış ama işaret fişeğini yakmıştı.
Erol’un bu açıklamasının ardından ilk açıklama ETSO Başkanı İdris Alan’dan ikinci açıklamama OSB başkanı Suat Öztürk’ten geldi. Daha sonra ise Ak Parti Milletvekilleri Zülfü Demirbağ ile Metin Bulut’un açıklamaları düştü medyaya.
Sonrasında diğer milletvekillerimiz ile Ak Parti İl Başkan Şerafettin Yıldırım’ın peşpeşe açıklamaları geldi.
Şimdi bizler bir hakkı teslim etmek durumundayız. İlimizin afet kapsamına alınmasında ebetteki en büyük pay Ak Partili milletvekillerinindir. Kaldı ki bu görev iktidar milletvekili olarak da zaten onlara düşer. Yine hakkı teslim etme adına ilk günden beri bu konuda çalışmalar ve görüşmeler yaptıklarına da şahidiz.
Tüm bu gayretlere ve sonucun beklenildiği gibi sonuçlanmasına rağmen kriz yönetimi gibi algı yönetimini beceremedikleri ve danışmanların yeterince inisiyatif alamadığı için durum bu noktalara geldi.
Ak Parti cenahı bu durumu “Elazığ afet bölgesi olsun da kim sahiplenirse sahiplensin çok da önemli değil, önemli olan hemşerilerimizin mağduriyetinin giderilmesi” cümlesine yaslanıp kendilerini, teselli edecek ama bunun sandıktaki yansıması farklı tezahür edecek gibi.
Çok zor değildi aslında bu süreci yönetmek ve inisiyatifi elinde bulundurmak. Kesin bilgi gelmeden açıklama yapmamız doğru değildi” gibi bir mazeret de durumu izah etmeye yetmez. Sürecin başlatanı olmak yetmez, eskilerin intaç dediği neticeye ulaşmak gerek. Kaldı ki netice az çok belliyken ve bu konuda bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ciddi karineler sadır olmuşken bunu sizlerin anlayamaması isminin önüne afili ve sayısız unvanı olan milletvekiline çok yakışmadı.
Hiçbir şey yapmasanız bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Elazığ’ı da ilave ediyoruz” beyanının hemen ardından; “Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın da açıklamalarından anlaşılacağı üzere çalışmalarımız olumlu yönde ilerlemekte ve ilimizin afet bölgesi kapsamına alınması sürecinde sona gelinmiştir” türü bir açıklama yapsaydınız bugün kahraman olmuştunuz. Demek ki böylesi gerekiyormuş. Demek ki böyle olması gerekiyormuş. Kader ağlarını örüyor ve yolun sonu görünüyor!