Serkan GÜRTÜRK

KENDİ BAŞARIN VAR MI?

Serkan GÜRTÜRK

Şehrin ve ülkelerin gür ve özgür sesi STK’lardır.  Sivil duruşun temsilcileri olan ve adını da bu duruşlarından alan STK’ların hem kendilerine hem de şehirlerine karşı görevleri vardır. 
Kendilerine karşı görevleri; kuruluş amaçları çerçevesinde hedef kitlelerine yönelik hizmet ve faaliyetleri gerçekleştirerek bu konuda öne çıkmaktır. Üyelerine ve kendi özel amaç ve tüzüklerinde yazan hedefleri doğrultusunda proje geliştirmek ve bunu mensuplarına yansıtmaktır. 
Eğitimi ve öğretmenleri merkez alan bir STK’nın en önemli ve birinci görevi bu alandaki aksaklıkları görmek ve raporlandırmak ve bununla da yetinmeyip bu aksaklıkların giderilmesi için alternatif önerileri ilgililere ve kamuoyuna açıklamaktır.
Kuruluş amacına ve gayelerine uygun çalışılmalar öne çıkartan ve bunu uygulamaları ile yansıtan STK’lar elbette takdir toplar ve kabul görür.
İlimizde Mamuratül Aziz Vakfı, bu konuda çok örnek bir çalışma içinde olmuş ve binlerce yuvanın sıcak aşı ve yuvası olmayı başarmış bir kurumdur.
Kurduğu sistem ile gerçek mağdur ve muhtaçları belirleyen, gönüllüleriyle bu evlere kendi aileleri ile ziyaretler yapan ve onları akraba derecesinde yakın gören, yapacakları her tülü yardımları da şova ve reklama kaçmadan yapan bu vakfın başkanının ismini bilen bile çok azdır bu şehirde. Çünkü vakfın başkanı sadece kendi tüzüğünde yazılı faaliyetlere yoğunlaşmış, bu konuda çalışmalar ortaya koymuş, sonuçta da bu amacına ulaşmanın gönül huzur ve duası içinde hayırlı işlerine devam etmenin dışında hiçbir amacı olmamıştır.
On yıllardan beri böylesine hayırlı ama bir o kadar da zor ve meşakkatli bir işi yapan vakfın başında Allah korusun attığı her adımı, yediği her yemeği, uğradığı her tanıdığı ile çektirdiği resmi, hasbelkader bir yetkili ile görüşmesini “yakın dostum” cümleleriyle paylaşmaktan büyük haz duyan yarım akıllı ve karakter yoksunu insanlardan biri olsaydı… 
Topluma zerre miskal faydası olmamış, bunu geçtik çevresinde birçoğunun görünce aman ona yakalanmayayım diye köşe bucak kaçtığı insanların çıkardığı kuru gürültü ve görüntü kirliliğini bir de STK yetkilisi kılıfına büründürerek yansıtılması bu kurumlara olan güveni ciddi derecede sarsmış durumda.
STK’ların son yıllarda belki de sırf bu tipler yüzünden kaybettiği itibarını elde etmesi saygın kişilerle yol yürümesine bağlı. Ve yine bu kurumların yeniden etkinliğine kavuşması için bu oluşumdan kendine bir şeyler katma ve bir yerlere gelme düşüncesi yerine “ben ne katabilirim” düşüncesine sahip düşünen ve üreten insanlarımıza ihtiyaç var.
Bunun için geç kalınmış sayılmaz. Öncelikle STK Platformunun öyle çok göz önünde olup medyatik öne çıkma gayretleri ile yıpratılmaması lazım. Çok konuşan ve çok görüntü veren bir yapı aslında boş bir yapıdır. 
Mamuratül aziz örneğinde olduğu gibi onlar aslında hiç konuşmayıp çok iş yapıyorlar olsa da STK platformu da en azından az konuşup çok iş yapmalıdır. 
Hazırladıkları raporları öncelikle konunun muhatabı kurum ve yetkililere ulaştırılmaları gerekir. Ancak bu raporların en önemli özelliği uygulanabilir ve sürdürülebilir olmalıdır. 
Sırf söz söylemek için konuşma ve basın huzuruna çıkmak inanın günü ve kendini kurtarmaya yönelik basit hareketler olur. Taş durduğu yerde ağırdır. Hafif olmak hem şahsı hem de temsil ettiği kurumu itibarsızlaştırır. 
Öyle STK’larımız var ki tek başına kendi itibarı ve özgül ağırlığı 160 STK’dan daha ağırdır ve bunlar her ortamda baş tacıdır.
Sizlerin elbette bir özel hedefini olabilir, elbette sizler de bir yerlere gelmek gibi bir düşünceye sahip olabilirisiniz. Ama lütfen bunu kendi mesleğinizdeki çalışmalarınızla sağlamaya çalışın. Yoksa kendi beklentilerinize şehrin beklentilerini ve umutlarını alet etmeyin. Zaten bu tür gayretler hemen kendini gösteriyor ve oldukça sırıtıyor. Bu da kamuoyunun dikkatlerinden kaçmıyor.
Son söz:  Bir insanın asıl değeri ve çapı, kendi mesleğinde ve alanında elde ettiği başarılar ile ölçülür. Bu varsa vardır, yoksa da sizler on tane STK’nın başkanlığını da yapsanız boştur, nafiledir ve abesle iştigaldir.

Yazarın Diğer Yazıları