Serkan GÜRTÜRK

DOST ZORDA BELLİ OLUR

Serkan GÜRTÜRK

 

İlimizde son haftaların tek ve yegâne gündemi, haklı gerekçelerle ve samimi duygularla ifade edilen sahipsiz Elazığ tepkileri.

Bu ibare şehrimiz için bir kazanım mı? getiri mi? ya da bu söylem kendi ayağımıza sıkmakla eş görülüp bir şehri kendimizi tüketmesine kapı aralar mı? bilmem ama sonuçta böyle bir gündem var Elazığ’da.

Sahipsiz Elazığ paylaşımlarını ısrarla yapanların ve bunu bir siyasi malzeme unsuru yapanlar da anlayışla karşılarız. Sonuçta bir fırsat geçmişse siyasi muhalifiniz eline bunu sonuna kadar kullanacaktır.

Bu tür tepkilerin, iktidarı yıpratma aracı olarak kullanılmasını da siyasetin bir gereği hatta raconu olarak görürüz.

Muhalefet muhalefetliğini yaparken, hedefine koyduğu Ak Partiyi acımazsızca eleştirirken, bu kervana sırf sevmediği milletvekillerini zora düşürmek için katılan Ak partililer de yok değil. Şehre 18 yıldan beri yapılan hizmet ve katkıları bir çırpıda silip, birlikte yol yürüdüğü hatta bu parti sayesinde birçok imkân ve makamlara kavuştuğunu yakından bildiğimiz şahısların bu tavrı düşündürücü değil mi?

Bu hengâmede asıl  ters köşe yapan ve parti tabanında hayal kırıklığı yaratan tavır daha doğrusu tavırsızlık Ak Partili Milletvekilinden geldi.

Sahipsiz Elazığ, söylemlerinin tavan yaptığı günlerde iki Milletvekili televizyonlara çıktı ve kafalardaki tüm sorunalar karşılık gelebilecek açıklamalarda bulundular. Bu cevaplar halkta ne kadar karşılık buldu ya da ne kadar ikna edici oldu elbette tartışılır. Ancak Metin Bulut ile Zülfü Demirbağ, siyasi sorumluluk ve şehir halkına olan saygıları gereği, konuştular ve doğrularını açık yüreklilikle savundular.

Bazı açıklama ve ifadelerinin yanlış anlaşıldığını ve şehir halkının samimi tepkilerine saygı duyduklarını ve fakat şehir için de boş durmayıp defalarca çalıştıklarını kendi üslup ve cümleleriyle izah ettiler.

Milletvekilleri Metin Bulut  ile Zülfü Demirbağ’ın şehrin sorun ve gündeminden kaçmayarak, olaya vaziyet etmeleri ve gerçekleri anlatmaları bir duruştur ve tüm risklerine rağmen bir aidiyetin, bir inanmışlığın ve davaya sadakatin net tavrıdır.

Ancak bu duruş ve tavrı göstermeyip, bazı çevrelerin yaylım ateşine tuttuğu iki Milletvekilini ve onların şahsında Ak Parti ve Erdoğan’ı yapılan saldırıları saklandıkları çalı arkasından izleyip suya sabuna dokunmayan Milletvekillerin bu tavrı eleştiri konusu oldu.

Birlikte yol yürüdüğünüz siyasi hareketin  liderine ve Milletvekillerine yapılan saldırıları, “benden uzak olsunlar ne yaparsa yapsınlar” mantığı ile izlemek, hem mensubu olduğu partiye hem de misyona haksızlık değil mi?

Haklı ya da haksız, yapılan bir eleştiri ve tepki varsa bu sizin için de geçerli. Söyleyecek hiçbir sözünü yoksa bile, bugün kaldırılması gündemde olan teşvik kanununun da kendi partiniz tarafından getirildiğini de mi söyleyemediniz?

Depremin ilk saatinden itibaren devletin tüm kurumlarıyla Elazığ’da olduğunu ve var olan sorunların da kendi çalışmalarınızla çözüleceğini de söyleyemediniz?

Milletvekillerimizin bu duruş farkı ve hareket tarzı, tabanda ve tavanda nasıl yorumlanır bilinmez ama iyi bir dava sınavı verilmediği gün gibi ortada. Bu duruşun nasıl bir siyasi sonucu olur bekleyip göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları