Serkan GÜRTÜRK

Destanın 5. Yılı

Serkan GÜRTÜRK

Merhum Akif şöyle diyordu yıllar önce;
“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!”


Bizler nasıl bir millet olduğumuzu, söz konusu olan vatan ve bayrak olunca nasıl da kükremiş sel gibi bendimizi aştığımızı beş yıl önce 15 Temmuz gecesinde bir kez daha gösterdik.
Bütün dünyaya, Çanakkale’den ve Kurtuluş Harbi’nden bir asır sonra yeniden kim olduğunu hatırlattık.
Hatırlattık,  tüm dünyaya ruh kökümüzü besleyen, bizi biz yapan değerlerden aldığımız gücü, kararlılığı ve cesareti…
Şairin dediği gibi;
“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa,
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır;”
15 Temmuz hain darbe girişimini yapan, milletin parasıyla alınan tankı, topu ve silahı millete acımasızca doğrultan hainlerin bu gerçekten bihaber olması ne kadar acı değil mi?
 Kendilerine hocalık ve sözüm ona manevi misyon biçen yaratığın, bu milletin ruh dinamiklerinden bu kadar habersiz olmaları, onların bu milleti parçalamak ve yok etmek isteyen küresel güçlerle iş tutup onların taşeronluğunu yaptıklarını gösteriyor.
Karanlık odaklardan aldıkları destek ve emirle,  ülkeye ve milli iradeye el koymak isteyenler,  kendilerinde artık bulunmayan bir duyguyu hesap edemediler. 
Onlar “milli” olmayı unuttukları için milleti unuttular, milletin gücünü unuttular, milletin sağlam iradesini hesaba katmadılar.
Onların bu alçakça girişimi;  milletimiz tankların önünden kaçmak bir yana, üzerine üzerine gitmeleri ile karşılık buldu. 
 Bu ülkenin evlatları, ölüm saçan silahları görünce saklanmak bir yana, darbecilerin yakalarına yapıştılar. 
15 Temmuz kalkışması, askeri bir darbe olmaktan öte sadece ülke yönetimini kontrol altına almak değil, milleti ve devleti topyekûn esir almaya yönelik bu darbe girişimiydi. 
Ama milletimiz, şimdiye kadar yapılan darbeleri tasvip etmese de sokağa çıkmamıştı. 15 Temmuzda ilk kez sokaklara dökülmüş ve canı pahasına fiili olarak da tankın topun karşısına tüm kahramanlığı ve cesareti ile dikilmişlerdi.
15 Temmuz, bir dolara satılan alçak taşeronlar eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan bir işgal girişimiydi.
Çünkü Türkiye artık çok oluyordu.
Türkiye milli savunma sanayiden, iha’dan, Siha’dan Tiha’dan söz ediyordu. 
Türkiye bölgesinde aktif rol üstlenen bir misyona talip olmuştu.
Türkiye, kaynakları sömürülen ve uyutulan İslam dünyasının liderliğini üstlenmişti.
Türkiye,  terörün üstesinden gelecek adımlar atmıştı.
17-25 Aralık, Gezi olayları ile yıpratılmaya çalışışsa da dimdik ayakta duran bir Türkiye artık çok oluyordu birilerine göre…
Dünyayı istediği gibi parselleyip yöneten güçler için Türkiye engeli ortadan kaldırılmalıydı.  
Onlar zannettiler ki geçmişte olduğu gibi “yönetime el konmuştur” diye bir açıklama yapılacak ve her şey onların kontrollerine geçecek.
Onlar, çok önemli bir şeyi daha düşünemediler. Onlar, bu milletin içinden çıkan, bu milletle büyüyen, bu milletin değerleriyle yoğrulan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sarsılmaz imanını, sağlam iradesini, ölümün üzerine gidecek kadar büyük olan cesaretini düşünemediler.
15 Temmuz gecesi halkımızın tüm yurt genelinde gösterdiği tepki ve soylu direnişin bir benzerini de Elazığ’da PTT meydanında gösterdi. 
Elazığlı vatansever hemşerilerimiz 15 Temmuz akşamı darbe söylentisinin adını duyar duymaz bu meydanlara koştular. 
Mili iradeye kasteden hainlerin karşısında dimdik durdu Elazığ.  Olası bir askeri hareketliliğin yaşanmaması için kışlaların etrafında araçlarla barikatlar kuruldu.
Hain kalkışmanın ardından yaklaşık bir ay boyunca Demokrasi Meydanında nöbetler tutuldu.
 15 Temmuz gecesi ülkemizin her köşesinde, sokaklarda, her siyasi anlayıştan, her meşrepten, her dünya görüşünden insanlarımız vardı. O geceden beri Türkiye, gerektiğinde tüm farklılıklarının üzerine çıkarak hürriyetini ve geleceğini sahiplenme iradesine sahip olduğunu dost-düşman herkese gösterdi. Öyle ki ülkemiz hakkında yapılan bölücülük başta olmak üzere tüm olumsuz hesaplar 15 Temmuz’da geçerliliğini yitirdi.  
Yapılan bu hain darbeye birileri hala tiyatro dese de 15 Temmuzda sadece hükümet değil, Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir tehlike atlatmış ve darbecilerin her türlü planı, halkımızın imanına çarpmış ve darbeye karşı darbe yapılarak ülkemiz bu badireyi de atlatmıştır.
Bir daha böyle bir ihanetle karşılaşır mı ülke? Bu soruya “hayır” demek istedik ama ne yazık ki içimizdeki satılmışlar ve iktidar olma uğruna devleti bile devirmeyi göze alan parti ve zihniyetler olduğu sürece ne yazık ki bu tehdit hep var olacaktır.
 

Yazarın Diğer Yazıları