Serkan GÜRTÜRK

Bir Hayaldi Bizimkisi…

Serkan GÜRTÜRK

Şehir olarak bin bir ümit ve hayallerle çıktığımız Maden ilçemizdeki zengin maden yataklarının Elazığlı iş insanları tarafından işletilmesi maceramız, Danıştay’ın kararıyla ve büyük bir sukut-u hayal ile son buldu.
ETSO Başkanı Asilhan Arslan’ın tutuşturduğu birlik ateşi şehirde karşılık buldu ve “Elazığ Girişim Gurubu” oluşturularak bir fikir ve güç birliği oluşturuldu.
Sonucu ne olursa olsun bir yola çıkılmıştı ve tüm şehir bu hedefe kilitlenmişti. Belki de bir hayaldi bizimkisi. Ancak ihale şartnamesinde bir sorun vardı. Şartname bir şirketi tarif etmekle kalmıyor, izabe tesisinin Elazığ’da kurulması şartı yerine ihaleye giren firmanın herhangi bir ilde olan tesisini kabul görüyordu.
İşte tam da bu aşamada siyasilerden destek istendi ve şartnamede değişiklik yapılarak izabe tesisinin Elazığ’da yapılması şartının konulması talep edildi.
Siyasilerimiz, başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez olmak üzere çok sayıda etkili ve yetkili isimlerle defalarca görüştüler ve bu görüşmelerin ardından sosyal medya hesaplarından bunu gururla paylaştılar.
Ancak ve ne yazık ki tüm bu görüşmeler Bakanlığa geri adım attırmadı ve şartnamede en küçük bir değişiklik yapılmadı. Hatta bu aşamada bazı milletvekilleri şartnamede Elazığ’da kurulmasına gerek olmadığı, herhangi bir ilde mevcut tesisin kabul edileceği gerçeğini bile bile “şartnamede izabe tesisi şartı var” gibi aklımızla alay eder cümleleri de pervasızca televizyonlarda dile getirdiler.
Ve sonunda,  adil ve şeffaf yarışın olmadığı ihale yapıldı. İki firmanın katıldığı ihalede ikinci firmanın ilk ve küçük bir artırımdan sonra çekilmesiyle beklenen oldu ve ticari zekâ ve atraksiyonlar ürünü hülle oyunlarıyla ortak olma, hisse alma gibi resmi evraklar üzerinde ismi farklı olsa da ihale başından beri kamuoyuna ilan edilen şirketin oldu.
Elazığ Madenciler Derneği ihaleyi idari yargıya taşıdı ve idari mahkeme de yürütmeyi durdurdu. Bu kez de İdari mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını MAPEG Danıştay’a taşıdı. Danıştay tetkik hâkiminin ihalenin iptal edilmesine yönelik raporuna rağmen Danıştay, yürütmeyi durdurmayı bozdu ve son tahlilde ihale kesinkes Port Madencilik firmasının oldu.
Bu şartlarda bu sonucun olacağı çok belli ve açıktı. Elazığ halkının bu süreçte siyasilerden tek isteği oldu. Bu da izabe tesisinin Elazığ’da kurulması maddesinin şartnameye konulmasıydı. Kaldı ki geçtiğimiz gün HAZARSAM Başkanı Prof. Dr. Bilal Çoban’ın resmi kayıtlara dayanarak ifade ettiği gibi 1850 yılında bile bu bölgede izabe tesisi vardı ve işletiliyordu.
İktidar partisine mensup 4 milletvekili ile parti MKYK ve üst düzey teşkilatlarda önemli görevleri olduğunu her fırsatta öne çıkartıp bunun havasını atan isimlerin, aslında ne kadar etkisiz ne kadar yetkisiz ve sözlerinin ne kadar geçersiz olduğu ortaya çıktı.
Allah var epey uğraş verdiler lakin günün sonunda şartnamede bir virgül bile değişmedi ve ne kadar “etkili” olunduğu da ortaya çıktı. Bu cümlelerle kendilerine haksızlık ettiğimiz sanılmasın. Hiç biriyle özel bir husumetimiz olmadığı gibi dostluğumuz da vardır. Kendilerini severiz sayarız. Ancak bu şehri daha çok severiz ve bunun için de Babamız da  olsa sözümüzü esirgemeyiz. 
Şimdi bu mutsuz son karşısında ister istemez Elazığlı vatandaşlarımız soruyor. Bu milletvekillerimizin olmalarıyla olmamaları arasındaki fark ne? Şehir adına böylesine önemli bir konuda bile şartnameye bir madde ekleme yapamayacak bir güç ve yetkiniz yoksa ya da birilerinin gücü ve etkisi sizin halktan aldığınız güç ve yetkiden önemliyse o makamları işgal etmenin bir anlamı var mı?  
Makamı koruma ve yeniden milletvekili olma adına şehri ve şehrin geleceğini yok sayma yerine keşke bir kere de olsa “bu yapılmazsa ben de yokum” diyebilme cesareti ve erdemi gösterilebilseydi ama nerde(!)

Yazarın Diğer Yazıları