Marifetin iltifata tabi olduğu gerçeğini çoğunlukla göz ardı eden bir yapıya sahibiz. Oysa kendi kariyerimizi yükseltmek amacıyla, çok okuduğumuz tüm kişisel gelişim kitaplarının birleştikleri tek gerçek, kişilerin kendi potansiyellerini ortaya çıkarmak için yüreklendirilmesi, cesaretlendirilmesi ve işine motive olacak söz ve eylemlerde bulunulması…
Bizler, kendi kariyer seviyemizi yükseltmek amacıyla hayatımızda bunları uygularken, dış dünyamız ve çevremizdekilerden bunu çoklukla esirgiyoruz.
Amir, ola ki bir gün kendi makamına göz diker diye memurunun kendi alanında yetişmesini istemiyor ve hatta engel oluyor. Bu tavır karşısında da belki de çok büyük başarılara imza atabilecek bir potansiyel ve kabiliyete sahip personel de uyuşukluk gösterip emekli olana kadar sıradan bir memurluk yapıyor.
İş dünyasında da durum çok farklı değil. Aynı sektörde çalıştığımız rakip firmalarının ayağının kaymasını bekliyor ve günün birinde bu olursa garip bir mutluluk duyuyoruz.
İş hayatımızda yaptığımız bu yanlışlığı, ticari hayatta da çok yapıyoruz. Şehre değer katan, üreten, istihdam oluşturan ve ürettikleri ile ülkemizde saygın bir konuma yükselen işletme ve firmalarımızı takdir edip başarılarının taltif etmek yerine çoğunlukla görmezden gelme gibi bir duyarsızlık içine girebiliyoruz.
Her gidişimde beni heyecanlandıran ve birçok başarı hikâyesini barındıran Elazığ OSB’de birçok firmamız var. Her biri kendi işine, sektörüne odaklanmış, şehrin dedikodu ve gereksiz muhabbetinden uzak bir ciddiyet ve vakarla çalışıyor, üretiyor ve ülkemize katkı sunuyorlar.
OSB’den hemen hemen her beş dakikada bir Türkiye’nin dört bir tarafına mamul ürün taşıyan tırlar hareket ediyor. İnşaattan,ahşap ve mobilyaya, mermerden diğer madenlere, tekstilden spor malzemelerine, gıdadan yapı ve yalıtım malzemesine hemen her alanda ciddi oranda üretim yapan ve birçoğu markalaşma sürecini tamamlayarak sektörünün baş aktörü haline gelen firmalarımızı ne kadar tanıyor ve ne kadar biliyoruz?
Çoğunluğu Elazığlı iş insanlarımız, devletimizin verdiği destek ve teşviklerle yeni iş alanları oluştururken, birçoğu da mevcut kapasitesini arttıran ve kendilerini yenileyen ilave tesisleri hizmete sunuyorlar.
OSB ziyaretlerinde de yakından gördüm ki, bu başarının altındaki en büyük faktör, yatırımcılarımızın şehirde gezmek ve her biri dedikodu mahfili olan çevrelere takılmak yerine, herkesten uzak sadece kendi işine ve sektörüne odaklanılan ve başarıya kilitlenilen bir anlayışın hâkim olması.
Kimin ne yaptığı, ne dediği ve ne düşündüğüne takılmadan ve bu tür gereksiz faaliyetlerle zaman ve vakit öldürmeden, sadece kendi hedeflerine odaklanan iş insanlarımız, bunun semeresini daha çok istihdam, daha çok üretim ve daha çok kazanma olarak görüyorlar.
Şehir olarak, bu başarıları gerektiği kadar takdir ettiğimizi düşünmüyorum. Buna hem halk hem de yöneticiler çok duyarsızız.
Başta Valimiz olmak üzere il yöneticilerimiz hatta OSB ve ETSO yöneticileri de bu konuda duyarsız. Seçimden seçime hatırlanan ve sadece bu dönemlerde ziyaret edilen iş insanlarımız, bu duyarsızlıktan ve makyavelist düşünceden oldukça rahatsız.
Komşu şehirlerdeki en küçük bir başarıyı allayıp pullayıp büyük bir heyecanla anlatarak bizlere öğrenilmiş çaresizlik pompalayan çevrelerin, biraz da kendi şehirlerinde yaşanan başarıları görmeleri, takdir etmeleri ve gurur duymaları gerekmez mi?
Eğer bir şehirde dedikodu ve haset, birlikte başarmaktan daha çok pirim yapıyor ve revaçta oluyorsa, o şehir ne ıslah olur ne de kalkınır!