Serkan GÜRTÜRK

Bakan Haklı!

Serkan GÜRTÜRK

Geçtiğimiz hafta şehrimize gelen Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in  son 19 yılda Türkiye'de eğitimde seferberlik ilan edildiği cümlesi ile önce irkilip, sarıldık sonrada içsel bir uyanış yaşadık. 

Dile kolay neredeyse çeyrek asır... Bu toprakların belki de bir asırlık kaderini yazacak nesil dünyamıza imzaları ile damga vurmak üzere!.. 
 
Şehrimizde depremin yol açmadığı yıkım kalmadı neredeyse... Depremden nasibini en acı şekilde alan eğitim yuvalarımızdan birinin yerine inşa edilen okulun açılışında konuşan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, eğitimin en temel basamağı olan okul öncesi eğitim döneminin Ülkemizde yaygınlaşması için atılacak adımları paylaşması ile yüreklerimize su serpti, adeta... 

81 ilde ve tüm ilçelerimizde okul öncesi eğitiminden yükseköğretimine kadar vatandaşların çocukların eğitimine erişimini arttırmak için birçok yatırımların yapıldığını ve eğitim sistemindeki derslik sayısının ulaştığı devasa rakamları da gururla paylaştı.   

Bakanın bu haklı gururunu bizler de yaşıyor ve onunla aynı duygular içerisinde olduğumuzu paylaşıyoruz evvela. Ve fakat bir de eğitime yapılan ve de yapılacak olan bunca yatırımın, ülkemizin geleceğine yansımalarının analizini bir nebze yapmakta yarar var. 

Öyle ki geleceğimiz olan "neslin" yeni dünya inşaasında bırakacağı izleri ve  katkıları bugünden şekillendirme yöntemi olan eğitim sistemimizin içini nasıl dolduracağımızı bilmek, hayalini kurduğumuz yeni dünya için, en temel ve mühim zaruretlerimizden. 

Özellikle de Milli Eğitim Bakanlığı'nın okul öncesi eğitimi ile ilgili yeni planlamasında okulların ve okul öncesi öğretmen sayılarının arttırılmasının tek başına yeterli olmayacağını ve beşeri sermaye gözüyle bakılan çocuklarımızın daha nitelikli ve kapsamlı bir eğitimle buluşturulabilmesi en temel gereksinimlerimizden. 

Ülkemizde okul öncesi dönemin önemi nihayet  yirmi yıldan sonra farkedildi. Bunun sevinciyle birlikte umuyoruz ki bu farkındalık, okul öncesi okullarının içtimai yapısında gerekli olan değişimlerin de farkındalığı  ile ortaya konur. Nasıl mı?.. 
Şöyle ki; bir çocuğun  karakterinin inşası olan okul öncesi dönemde klasik okul öncesi eğitimin değiştirilerek, çocukların ikinci ya da üçüncü bir dili profesyonelce öğrenebilecekleri şekilde özgün bir yenilik ile buluşması gerekiyor. 

Ayrıca müzik öğretmeni eşliğinde muhakkak bir enstrüman çalabilecek şekilde yeni bir eğitim  programı uygulaması olmalı. Spor etkinlikleri için ayrıca profesyonel bir planlama yapılıp, din kültürü ve Kuran  dersleri de yeni planlanan okul öncesi eğitim kurumları   bünyesinde uzman öğretmenler tarafından verilmeli. Ve hatta ozel eğitime gereksinimli bireysel olarak destekleneceği eğitim sınıfları da yine uzman öğretmenler tarafından verilecek şekilde planlanmalı. Ve tüm bunlar ışığında geleceğin Mimar Sinanları, Beethoven'ları, Aziz Sancar'ları ve daha niceleri yeniden yetişebilecektir bu topraklarda. Ve müreffeh yarınların tam inşaası da sağlanmış olacaktır.

İşte yıllar sonra okul öncesi eğitimin farkı ve önemini kavrayan ve bununla da kalmayıp somut adımlar atarak başta şehrimiz olmak üzere yüzlerce okul öncesi eğitim kurumlarının açılması gibi bir öceliğe ağırlık veren bir Milli Eğitim Bakanımız ülke için şanstır. Ve Bakan Özer, bu adımları atmakta çok haklıdır ve doğru yol üzeredir.

Yazarın Diğer Yazıları