Üniversite Mezunu Finans Müdürü Memleketinde Çiftçilik Yaptı , Çevresindekilere Örnek Oldu 

Marmara Üniversitesi İletişim Mezunu, Özel bir şirkette finans müdürü, yüksek lisans, mastır yapmış, İngiltere'de dil eğitimi almış Kadriye Gündoğdu Baba toprağı memleketi Elazığ'ın Karakoçan ilçesi Karaçan Köyünde çiftçilik yaptı, Karaçan'da Çevre köylerde örnek oldu.

Üniversite  Mezunu  Finans  Müdürü Memleketinde Çiftçilik Yaptı , Çevresindekilere   Örnek  Oldu 
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Yıllardır sürülmeyen tarlalar sürülmeye başlandı. Emek verince başarılmayacak iş yok, yeter ki insan istesin ve emek versin İSTEMEK. Çalışmak, üretmek kariyerinize engel değil, sizi daha da başarıya götürür.

Kadriye Gündoğdu ben, Elâzığ Karakoçan Karaçan Köyündenim, Asıl İstanbul doğma büyümeyim, ancak köye olan sevdam özellikle Karaçan’a olan sevdan hep vardı çocukluğumdan beri. Annem ile babam genç yaşta İstanbul’a taşınmışlar, Altı çocukları var ben ailenin en küçük kızıyım, her ikisi de aslında baktığınızda bu coğrafyanın imkanları içinde eğitim alabilmiş insanlar. Ona rağmen altı çocuklarını İstanbul gibi bir yerde üniversite mezunu yapabilmişler. Ben Marmara üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum, İşletme mastırım var Beykent Üniversitesinde, aynı zamanda yabancı dil olarak iyi bir İngilizcem var, yaklaşık bir süre İngiltere de yaşadım dil eğitimi için ve sonrasında da Türkiye’ye dönüp iş hayatına başladım. İlk olarak bankacı olarak başladım, daha sonra finans alanında devam ettim, şu anda uluslararası bir firmanın finans müdürüyüm. 12 yıldır finans müdürü olarak çalışıyorum.  
2020 yılında pandemi ile beraber çalıştığım şirket evden çalışma homeofise geçince, tekrardan köye gelme fırsatına eriştim. Bundan önce ara ara köye geliyordum, tabii küçük tatiller 5 gün, 10 gün şeklinde ama köy ile bağımı hiçbir zaman koparmadım. İstanbul’da doğup büyümeme rağmen 2020’de pandemi ile beraber köye gelince, Bütün tarlaların boş olduğunu görünce bu çok acı bir gerçekti, ben acaba ne yapabilirim diye düşünürken Elâzığ İl Tarım Müdürlüğünü aradım, sarımsak üretmeye karar verdim. Dededen kalma en son 94-95 yıllarında arpa ekilmiş bir tarlamızı birazda bir cesaretle kaldırdık (toprağı sürdük). Tarlamız ekime hazırladık. Türkiye’nin en meşhur Taşköprü sarımsağını Taşköprü ilçe Tarım müdürlüğünün desteği ile de getirdik. Sarımsakları ektik, gerçekten bu coğrafyada Karaçan köyünde sarımsak eken kadın çiftçi oldum. İlk olduğu için çevreninde tuhafına gitti, çevrede Biraz da Sarımsak eken kız imajımda oldu.
Köyde yaşayan yaşlılarımız, amcalar abiler tecrübelerini tavsiyelerde bulundular tabii ki. Bu arada hiçbir sarımsak ekmemişler, sadece bahçede tarlada edindikleri bilgileri tavsiyelerde bulundular. Yani biz şöyle yapardık. Diye ama işin teknik mühendislik kısmını hiçbir bilmiyordu haliyle. Bende onlardan edindiğim bilgiler ve işin mühendislik bilgileri birleştirerek harmanladık, sarımsaklarımız ektik. Çok güzel ürün aldık. Öyle ki bir baş sarımsağımız 700 gram geliyordu. Aroma olarak çok güzeldi, aynı zamanda raf ömrü çok uzundu, benim sattığım insanlar bana hep şey dediler, bir sene boyunca bir kere bile filizlenmediler. Diğer yerlerden aldıklarımız filizleniyor. Bu arada satış talebini de kendim yarattım, gidip Hal’le malımı yedirmedim.
Ben hem sosyal medyayı kullandım hem de İstanbul’da Ailem ile yaşadığım için İstanbul’un talebini topladım, buradaki talep ile birleştirdim. En eski usul çuvallarla sarımsakları İstanbul’a gönderdim sattım. Bir kısmını da Karakoçan’da sattım. Bu arada yurtdışında gelen akrabalarımız gurbetçilerimiz den talep oldu. Almanya’dan gelenler, Fransa’dan, Belçika’dan İsviçre’den gelenler haliyle bunlara da sattım, birazda ihracat yapmış oldum, yani komik bir ihracattı benim için. 
-    Karakoçan’da ekilen sarımsak Avrupa’ya Fransa’ya kadar gitti. Bu da Kadriye Gündoğdu’nun başarısı, sizi yürekten alkışlıyorum.
Tüm olumsuzluklara korkmamak gerekiyor, Bir Korkmamak , iki kararlı olmak gerekiyor. Bu başarıyı getiriyor. Ben sarımsak konusunda o kadar güzel bir talep oluşturdum ki çaba emek harcadım ki bu çevredekilerin dikkatini çekti, Köyümüze farklı köylerden insanlar gelmeye başladı. Burada sarımsak eken bir kızımız varmış, sarımsak ekiyormuş, aynı zamanda peynir yapıyormuş. Eski usulleri tekrardan köye getiriyormuş. Diye… 
 

ESKİ USUL ŞIRDAN PEYNİRİNİN MAYASINI, KENDİMİZ YAPIYORUZ.
Peynir Hikayesi şu Beni büyük nenem var, annemin nenesi, annem hep anlatır onun hikayelerini, işte nenemle şöyle yapardık diye. Aslında bir Fermantasyon sürecine giriyor. Baktığınızda işin teknik tarafında. Tabii ben bunu yaparken yine herkes çok karşıydı. Ne gerek var, eczanede maya var git oradan al diyorlar. Tüketim toplumu olmuşuz her şeyi hazır alıyoruz günümüzde. Oysa eskiden büyük annelerimiz nenelerimiz peynir mayasını, ekmek hamur mayasını kendileri yapardı.Ama haliyle işte bu kapitalizmin getirdiği bir şey sürekli tüket sürekli tüket ki sistem yürüsün. Bu tabuyu da yıktık, 
 

“BİR GÜN DÜNYA ÖYLE BİR NOKTAYA GELECEK Kİ, PARASI OLAN DEĞİL, CEBİNDE PARASI OLAN DEĞİL, ÜRETMEYİ BİLEN İNSANLAR HAYATTA KALACAK” 
ben hep o bakış açısıyla eski yöntemleri annemden işte bu coğrafyada kalan eski insanlardan, Karakoçan’a her geldiğimde eski insanlar ile konuşuyorum, peyniri nasıl yapıyordunuz, yiyecekleri nasıl muhafaza ediyordunuz, işte kışın en çok neleri nasıl yapardınız. Kışı nasıl geçirirdiniz. Çok soğuk havalarda ya da iklimde bozulma olduğunda, nasıl hareket ederdiniz, nasıl bunu adapte ederdiniz. Hatta ileriye dönük bunlar ile ilgili bir kitap ya da kendi çocuklarıma ya da benden sonraki nesillere bunları aktarmayı planlıyorum. 
Eski usul nenelerimizin yaptığı Peynir mayamızı oluşturdum, çokta keyif aldığım bir iş, bir süre sonra köyden teyzeler maya istemeye geldiler. 
 

KARİYER SAHİBİ OLUP TA GELİP ÇİFTÇİLİK YAPMAYA ENGEL DEĞİL. 
Sistem size şunu pohpohluyor. Sistem diyor ki gidin Üniversiteyi bitirin, sonra kurumsal bir şirkette plazalarda hayatınız devam ettirin. Ayağınız toprağa değmesin. Yani topraktır çiftçiliktir yani bunlar böyle maalesef çok daha vasat işler olarak görülüyor. Yani küçümseniyor. Benim şimdi iş hayatımda da çiftçilik yaptığımı biliyorlar bu arada Çiftçi kayıt siteminde ÇKS’de kaydım var yani kayıtlı çiftçiyim. Karakoçan’da aktif tek kayıtlı çiftçiyim diyebilirim. Eğer başka aktif kadın çiftçilerimiz varsa onlarla da tanışmak isterim. 

Tabii tabi bunlar birinci yıl oldu. İkinci yıl tabii ki hızımızı alamadık. Ben ilk yıl bir buçuk dönümden on dönüme çıkabildim. Muhtarımız sağ olsun 300 dönümlere çıktı. Bununla kalmadı komşu köylerimiz Karakçan köyü, Gümüşakar (Şamani), Keklik köyü ile birlikte bir sinerji oluştu. Yıllardır ekilmeyen tarlara sürülüp ekildiler. İlk defa köye biçerdöver geldi. Köyün yaşlıları çok şaşırdı. Benim 10 dönüm tarlamı biçerdöver biçti bitirdi bir günde. Şöyle ben sabahleyin biçer – döver ile birlikte tarlayı biçtim, buğdayımı aynı gün nakliyeye koydum, Karakoçan’a geldim sattım. Paramı aldım akşam köye döndüm, herkes çok şaşırdı. Ne yani bir günde hapsini hal ettin mi diye şaşırdılar. Bende ne var yani gördüğünüz gibi bitti. Onlar ya biz hala samanı çuvallıyoruz. Köylü çok şaşırdı, hani siz kız çocuğusunuz bu kadar işi nasıl bir güne sığdırdınız. 
okumanın faydası burada teknolojiyi kullanarak işimi kolaylaştırıyorum. Başarıyı görünce de takdir ediyorlar, toplanıp gelip fikir danışanlar oluyor. Bu yıl ne ekecekseniz, bizde size uyacağız, birlikte hareket edelim, diyen bir gurup komşu köyden amcalar geldiler. Sen ekersen işleri organize edersin bize de yardımcı olursan ekelim demeleri beni duygulandırdı. Yıllardır boş bırakılan köyümüzün, komşu köylerimizin tarlaları sürülüp ekilecek olması beni çok mutlu etti.  
Bu arada 3. Sene ekili tarım alanlarımız 600 – 700 dönüme çıktık, çevre köyler ile birlikte Karaçan, Şamani Keklik köyü ile birlikte. Çok değerli kıymetli bir işi tekrardan başlatmışım. O kadar unutulmuş bir coğrafya ki, burası o kadar yok sayılmış ki yıllarca haliyle çok hoşuma gitti yeniden üretime geçmesi muhteşem bir duygu. 
Aslında benim sarımsaklar ile başladığı yurtdışı ihracat serüvenim ve gerçek anlamda ihracat yapabilmek için bir tarafta birtakım prosedürleri de tamamlamak gerekiyor. Burada ki en önemli şey aslında ne kadar doğal, temiz ürün yetiştirdiğin, ne kadar kimyasal kullandığın ve tarım yaptığınız toprakların da ne kadar temiz olduğu. Biz bu konuda gerçekten çok şanslıyayız, Onun için birazda Avrupa, Almanya, Hollanda gezim buna yönelik olacak. Birkaç tane fuara katılacağım, o fuarlarda dünyada da bu işler nasıl yapılıyor, nasıl gidiyor, neler yaratabiliriz, nasıl bölgeyi daha ön plana çıkartabiliriz.   Bununla ilgili kendi çabam be gayretim ile çalışmalar içerisindeyim.
Bu sene Nisan ayında gelip nohut ekeceğim. Nohuttu ekmemde farklı bir sebep var. 1 -Farklı bir ürünü görmek onu deneyimlemek, 2 -ikincisi ise nohuttun aynı zamanda toprağa yeşil gübrelendirmeyi yapması. Şimdi bizim tarımda en temel sıkıntı toprakta gübreleme ile ilgili azot, şimdi azot havada bulunuyor, havadaki azotun toprak ile buluşabilmesi için topraktaki nohuttun fasulye gibi bitkilerin ya da fiğin (yem bitkisi) onların köklerindeki ne diyeyim nodüllermiş diyeyim, orada ki parçacıklar havadaki azotu tutuyor.  Havadaki azotu toprak ile birleştiriyor ve siz doğal anlamda toprağa azot gübresi atmış gibi gübrelemiş oluyorsunuz. Yani bir sonraki seneye ekim yapacağınız zaman, hiçbir kimyasal kullanmadan azot zaten toprağın içinde olmuş olacaktır.  Bilinçli tarım demen bu demek. 
Hem görmekte istedim değişik bir ürün, aynı zamanda badem ile ilgili bir bahçe fikrimiz var. Ceviz keza aynı şeklide ama bunlar hep şey ilk başta pazarı oluşturup, ondan sonra üretime geçeceğimiz noktalar. Şu an ilçe tarım ile birlikte konuşmalarımızda, çünkü pazarı olmadan bu işi yapmak gerçekten çiftçinin belini büküyor. Maalesef öyle bir realitesi var bu işin

Üniversite  Mezunu  Finans  Müdürü Memleketinde Çiftçilik Yaptı , Çevresindekilere   Örnek  Oldu 
Üniversite  Mezunu  Finans  Müdürü Memleketinde Çiftçilik Yaptı , Çevresindekilere   Örnek  Oldu 
Üniversite  Mezunu  Finans  Müdürü Memleketinde Çiftçilik Yaptı , Çevresindekilere   Örnek  Oldu