Şeb-i Yelda Karanlığın İçinden Aydınlığın Doğuşuna
Tuba Rahmet Ekinci
Yeni bir eşiğe girerken insanın aklından geçen ilk şey hep aynıdır: Sağlık, huzur ve bereket. Kışın en uzun gecesinde sofraya konan bir nar, kesilen bir karpuz, paylaşılan bir sohbet; aslında bu ortak dileğin sembolüdür. Çünkü Şeb-i Yelda, karanlığın uzadığı bir geceden çok, aydınlığın yeniden başlayacağına duyulan inancın adıdır.
Takvimler 21 Aralık’ı gösterdiğinde yılın en uzun gecesi yaşanır. Bugün çoğumuz için bu tarih sıradan bir kış günü gibi algılansa da, Doğu kültürlerinde Şeb-i Yelda yüzyıllar boyunca özel bir anlam taşımıştır. Karanlığın zirveye ulaştığı bu an, aynı zamanda günlerin uzamaya başlamasının, yani ışığın geri dönüşünün habercisidir.
Şeb-i Yelda kelimesinin kökeni de bu anlamı destekler. Farsçada “gece” anlamına gelen şeb ile “doğum” anlamına gelen yelda, bu gecenin özünde bir yeniden doğuş fikri taşıdığını gösterir. Astronomik olarak kış gündönümüne denk gelen bu tarih, bozkırdan Anadolu’ya uzanan geniş bir coğrafyada güneşin yeniden güç kazanmasıyla ilişkilendirilmiştir.
Eski Türk inançlarında kış gündönümü, karanlığın kazandığı değil, yenilmeye başladığı andır. Bazı kaynaklarda Nardugan olarak anılan bu dönemde, güneşin yeniden yükselişe geçmesi sevinçle karşılanırdı. Günlerin uzaması, yalnızca doğanın değil, insanın iç dünyasının da ferahlaması anlamına gelirdi. Bu yüzden Şeb-i Yelda, zamanla sadece astronomik bir olay değil, kültürel bir simge hâline gelmiştir.
Edebiyatta da Şeb-i Yelda önemli bir yer tutar. Divan şairleri bu uzun geceyi, ayrılığı ve sabırla beklenen kavuşmayı anlatmak için kullanmıştır. En uzun gecenin bile sonunda sabaha ulaştığını hatırlatan bu imge, karanlığın kalıcı olmadığını anlatır. Şeb-i Yelda, bu yönüyle umudun edebi karşılığıdır.
Toplumsal hayatta ise Şeb-i Yelda, insanların bir araya geldiği, dayanışmanın güçlendiği bir zaman dilimi olmuştur. Uzun kış gecelerinde aile büyüklerinin etrafında toplanılır, sohbetler edilir, narın bereketi ve karpuzun ferahlığı paylaşılırdı. Bu sofralar, yalnızca yemek için değil; umudu diri tutmak için kurulurdu.
Bugün hayatın hızında bu anlamların bir kısmı unutulmuş olsa da, Şeb-i Yelda hâlâ güçlü bir mesaj taşır: En karanlık an, aydınlığa en yakın olduğumuz andır. Bu gecenin; karanlığın ardından gelen ışığı hatırlatması, sağlık, huzur ve güzellikler getirmesi dileğiyle…
Sevgiyle kalın…