Tuba Rahmet Ekinci

Harput'un Yaşayan Nağmeleri

Tuba Rahmet Ekinci

Haber Ayrıntı okurlarına sevgi ve selamlarımı gönderiyorum!

Geçen hafta ara verdiğimiz Harput’un tarihi zenginliklerine, bu hafta Harput’un kültürel mirisini inceliyoruz.

Kültürel ve tarihi açıdan oldukça zengin olan Harput musikisi ile ilgili olarak, tarihi arka planı, gelişimi ve özelliklerini anlatan bir yazı kaleme aldım.

Harput, yüzyıllardır taş yapılarıyla olduğu kadar müziğiyle de kendine özgü bir kimlik kazanmış bir şehir olmuştur.

Elazığ-Harput müziği, halkın yaşam deneyimlerini ve coğrafyanın ruhunu günümüze taşıyan eşsiz bir kültürel zenginlik olarak öne çıkar.

Buradaki türkü ve uzun havalar, sözlü kültürün ve toplumsal belleğin canlı birer temsilcisidir.

Tarihî kaynaklara göre Türkler, M.Ö. 2000’lerden itibaren Anadolu’ya yerleşmiş ve özellikle Oğuz boyları 4. ve 5. yüzyıllarda Doğu Anadolu’ya hâkim olmuştur.

Harput, 1084-1085’te Çubuk Bey tarafından alınmış, Artukoğulları, Selçuklular, Dulkadiroğulları, Karakoyunlular ve Akkoyunlular döneminde sürekli bir kültür ve savaş alanı olmuştur.

Osmanlı hâkimiyeti ise 1515’ten sonra kalıcı hâle gelmiştir. Bu uzun tarihî süreç, bölgenin müzik anlayışını derinleştirmiştir.

Harput müziğinin gelişiminde Ermeni müzisyenlerin katkısı büyüktür. Müslüman halkın bazı çalgıların kullanımına çekinceleri varken, Ermeni sazende ve lutiyeler bu aletlerin yapımını ve icrasını üstlenmişlerdir.

Hamparsum Limonciyan ve öğrencilerinin çalışmaları, Harput müziğinin İstanbul üzerinden dönüp bölgede yeniden yayılmasını sağlamış, bu müzisyenler hem sanatsal hem toplumsal bir köprü işlevi görmüştür.

1915’te yaşanan Ermeni Tehciri, bu katkının kaybına yol açmıştır.

Elazığ-Harput müziği, halk, sanat ve tasavvuf müziğini bir araya getiren benzersiz bir sentezdir.

Anonim halk türkülerinin yanında, klasik enstrümanlarla icra edilen gazeller ve müstezatlar, divan şiiri tarzındaki güfteler ile tasavvufi ezgiler, müziğe çok katmanlı bir yapı kazandırır.

Bu nedenle Harput müziği, ne tamamen halk ne tamamen sanat müziği olarak sınıflandırılabilir; bir köprü tür olarak değerlendirilir.

İcra geleneği oldukça zengindir. Kürsübaşı, kayabaşı ve havuzbaşı gibi toplanma alanlarında, yazın bahçelerde veya kışın evlerin sofalarında halk ve ustalar bir araya gelirdi.

Harput peşrevi ile başlayan fasıllar, uzun havalar, hoyratlar ve hareketli türkülerle devam eder; her makamın gazeli, divan eserleri ve ayak ezgileri, düzenli bir estetik bütünlük oluşturur.

Makam yapısı ve usul düzeni Harput müziğini farklı kılar. Beşiri, Versak, Nevruz, Muhalif, İbrahimiye gibi yöresel makamlar, Türk müziğindeki temel makamlara karşılık gelir.

Uzun havalarda serbest resitatif ve düyek usulü icralar, divan gazellerinde ise aruz ve hece ölçülerinin birlikte kullanılması, müziğe hem ritmik hem de melodik bir derinlik kazandırır.

Harput müziği yalnızca estetik değil, manevi bir yoğunluğa da sahiptir. Uzun havalar ve gazeller dinleyicide vecd yaratır; sazın ayak tutması ve hoyratların dik ve tiz perdeleri ruhu coşturur.

Tasavvufi etkiler, müziğin dinleyici ve icracı üzerinde içsel bir deneyim yaratmasını sağlar. Her makamın başında okunması gereken nefesler ve ilahiler, müziği adeta bir ibadet formuna dönüştürür.

Tarih boyunca saraylardan medreselere, tekkelerden halk meclislerine uzanan geniş bir coğrafyada varlığını sürdüren Harput müziği, bugün hâlâ Elazığ’da ve Türkiye genelinde icra edilmektedir.

Her türkü ve her uzun hava, bir köyün, bir mahallenin veya ailenin tarihini ve kültürel birikimini taşır.

Bu açıdan Harput müziği, Türkiye’nin yaşayan kültürel zenginlikleri arasında özel bir konuma sahiptir ve gelecek nesillere aktarılması büyük önem taşımaktadır.

Harput müziği, yalnızca bir müzik türü değil, bölgenin tarihî, sosyal ve kültürel dokusunu yansıtan bir aynadır.

Her ezgi ve her uzun hava, hem geçmişin hem de günümüzün yaşamını seslendirir.

Bu zenginlik, Harput’un insanlarının duygularını ve hayata bakışını anlamak isteyen herkes için eşsiz bir kaynaktır ve kültürel belleğin korunmasının ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösterir.

Temennim, bir gün herkesin Harput’un nağmelerini dinleyip bu kültürü hissedebilmesidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları