Tuba Rahmet Ekinci

2700 Yıllık Tarihten Günümüze Süt Kalesi

Tuba Rahmet Ekinci

Geçtiğimiz haftalarda Harput’un tarihî zenginliklerini ele almayı sürdürürken bir hafta ara verip köşemizi 30 Ağustos Zafer Bayramı’na ayırmıştık. Milletimizin bağımsızlık destanını simgeleyen bu zaferin ardından yeniden Harput’un kadim mirasına dönüyor ve şehrin simgesi hâline gelmiş, halk arasında “Süt Kalesi” olarak bilinen o görkemli yapıya göz atıyoruz.

Harput Kalesi’nin tarihi, günümüzden yaklaşık 2700 yıl öncesine, yani Urartular dönemine kadar uzanıyor. MÖ 8. yüzyılda inşa edildiği kabul edilen kale, bölgenin stratejik konumunu güvence altına almak amacıyla yapılmıştır. Zamanla Roma, Bizans, Selçuklu, Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı hâkimiyetlerine tanıklık eden kale, her dönemde hem askerî hem de idarî bir merkez olma özelliğini korumuştur. En büyük onarımını Artuklular döneminde görmüş ve bugüne kalan kısımlarının sağlamlığı büyük ölçüde bu çalışmalara borçludur.

Kale, yüksek bir kayalık üzerine inşa edilmiştir ve oldukça sağlam surlarıyla dikkat çeker. Yaklaşık 200 metre uzunluğa, 120 metre genişliğe sahip olan yapıda iç ve dış kale bölümleri bulunur. İç kısımda sarnıçlar, depolar ve yaşam alanlarının izleri seçilebilmektedir. Bu özellikleriyle kale, yalnızca bir savunma yapısı değil, aynı zamanda bir yaşam alanı olarak da işlev görmüştür.

Halk arasında anlatılan efsaneler, Süt Kalesi’ni daha da özel kılar. Rivayete göre kalenin duvar harcı, bölgede su sıkıntısı yaşandığı bir dönemde, hükümdarın emir vermesiyle hayvanların sütleriyle karılmıştır. Bu sebeple kaleye halk arasında “Süt Kalesi” denmiş, duvarlarının beyazlığı ve sağlamlığı da bu efsaneye bağlanmıştır.

Kale ile ilgili bir diğer ilginç söylence, yer altındaki dehlizlerle ilgilidir. Söylentiye göre kalenin dehlizlerinden birinde bir güğüm tavana bir kılla asılıdır ve bu kıl koparsa, kalenin yıkılacağına inanılır. Bu efsane, Harput halkının kaleye duyduğu saygıyı ve yapının yıkılmaz algısını yansıtır.

Harput Kalesi, bulunduğu coğrafyada hem askerî güvenliği sağlamış hem de şehrin gelişiminde merkez rol oynamıştır. Selçuklular döneminde bölgenin bir yönetim merkezi hâline gelmiş, Osmanlı döneminde ise daha çok askerî gözetleme ve garnizon olarak işlevini sürdürmüştür. Bugün kalenin varlığı, Elazığ’ın tarihî kimliğinin en güçlü göstergelerinden biridir.

Günümüzde Harput Kalesi, yapılan arkeolojik kazılar ve restorasyon çalışmalarıyla yeniden ayağa kaldırılmaya çalışılmaktadır. Yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası hâline gelen kale, Elazığ’ın kültürel turizmine önemli katkılar sunmaktadır. Ziyaretiniz sırasında kalenin burçlarını inceleyebilir, harcın gerçekten sütle karılıp karılmadığını merak edebilir ve halk efsanelerine kulak verebilirsiniz.

Bana göre Süt Kalesi, yalnızca taş yığınlarından ibaret bir yapı değil; Harput’un hafızasının ve kimliğinin en önemli sembollerinden biridir. Asırlardır ayakta kalışı, bu coğrafyanın direncini ve köklü geçmişini hatırlatır. Her taşında bir hikâye, her burcunda bir hatıra saklıdır. Bugün bizlere düşen görev ise bu mirası yalnızca seyretmekle kalmayıp, onu korumak ve gelecek nesillere aktarmaktır.

Yazarın Diğer Yazıları