Serkan GÜRTÜRK

Kim İstemez ki?

Serkan GÜRTÜRK

Son on yılların, ülkemiz adına en önemli adımı ve projesi “Terörsüz Türkiye” oldu.

1980’li yılların başında başlayan ve çok sayıda şehidimizi ile gözü yaşlı yakınlarını geride bırakan terör illeti, özellikle ülkemiz üzerinde hesapları olan ülkelerin de maddi ve manevi destekleriyle büyütüldü ve gelişmemizin önüne en büyük engel haline geldi.

Ülkemizin on yıllarını, gençlerimizin geleceğini çalan terörün bitirilmesi için atılan adımların, MHP lideri Bahçeli’den gelmesi ilk etapta bir şok oluşturdu. Ancak zamanla ortaya koyulan söylem ve yöntemin doğru olduğuna dair görüşler serdedildi ve destekler geldi.

“Terörsüz Türkiye”nin hâkim olmasıyla ülkemizde nelerin değişeceğine dair hem sosyal, hem psikolojik hem de ekonomik değerlendirmeler yapanları zaman zaman görüyoruz. Tüm bu değerlendirmeler bir tarafa, önemli olan; ülkemizin yıllarını çalan bu olumsuzluğun artık gündemden düşmesidir.

Süreç, özellikle şehit ailelerimiz başta olmak üzere bazı kesimlerde bir kırgınlık oluşturabilir. Bu duyguyu anlamak ve gerçekçi bulmak da doğru bir yaklaşımdır. Gencecik yaşta şehit olmuş bir Mehmetçik ya da vatandaşımızın anne-babasına, eşine ve çocuklarına bu durumu anlatmak ve onların anlamasını beklemek çok da doğru değildir.

Bu süreç, biraz da bu yaşanmışlıkların bir daha yaşanmaması adına başlatılan; Mehmetçiklerimizin al bayrağa sarılı tabutlarını bir daha görmemek adına atılmış bir adımdır. Bir daha böyle acılar yaşanmasın diye oluşturulan bir zemindir.

Bazı kesimler bunu, terör örgütüne bir imtiyaz ve geçmişi tümüyle unutma olarak görebilir. Gelinen nokta, şehitlerimizin ruhunu incitiyor gibi yorumlanabilir. Ama murat edilen, artık bu sahnelerin bir daha yaşanmamasıdır.

Olaya tersinden de bakmak mümkün. Terörle mücadelede, son yıllarda etkin bir mücadele verildiğini biliyoruz. Özellikle İHA ve SİHA’larla terör örgütlerinin inlerine girildiğine şahit oluyoruz. Ancak terör sadece dağlarda ve sınır dışında yaşanmıyor. Geçmişte olduğu gibi, bomba yüklü bir araç ya da insanın patlatılmasıyla onlarca kişinin öldürüldüğü şehir eylemleri de yapılabiliyor.

PKK’nın silah bırakma açıklaması bile, başlı başına bu kesimde bir psikolojik çözülme; silahla ulaşılması murat edilen noktalardan vazgeçme ve kendilerini meşru zemine çekerek mücadele etme yöntemlerini benimsemesidir.

Eyleme ve şiddete dönüşmediği sürece, her fikrin dile getirilebildiği demokratik bir ortama evrilme sürecine giren terör örgütü, bundan sonra kendine yakın olan DEM aracılığıyla; bölge halkının müreffeh bir yaşam sürmesi adına yol, su ve hizmet isteyecek bir siyasi anlayışa evrilme noktasına gelmiştir.

Bugüne kadar Meclis kürsüsünde ideolojik siyaset yapan DEM, artık Diyarbakır’ın tarımını, Van’ın turizmini, Hakkâri’nin ovalarının değerlendirilmesini talep edecektir.

Bu süreci baltalamak adına küresel aktörlerin bazı eylemler yapması ve buna karşı çıkan tarafları memnun edici girişimlerin yaşanması muhtemel olan bu dönemde, herkesin sağduyulu olması gerekmektedir.

Ülkemizin maddi ve manevi kaynaklarını tüketen böylesi bir beladan kurtulmayı kim istemez ki?

 

Yazarın Diğer Yazıları