
Harputun Kışı Badem Çiçeğinde
Oya Orhan
Sümbüller, karakaşlar, süsenler, kardelenler açarken Harput’ta badem çiçekleri açar... Ayak izlerimiz karların üzerinde, parmak izlerimiz bağlamanın tellerinde bir türkü mırıldanırken bir gazel okunur geçmişten... Eskiden kar yağınca damdan dama geçip komşuya gitmedik ama okula giderken yollar imece usulüyle açılırdı.
Şubat, Mart ayı gelince annem “Harput’un kışı badem çiçeğinde,” derdi...Bademler çiçek açar, kışın yağmayan kar yağar, son zemheri gelirdi baharımıza... Sabah uyandıklarında kar diz boyu olurmuş. Annemin zamanında adam boyu, babaannemiz zamanında direk boyu olurmuş; bizim zamanımızda bir ayak boyu kadar... Okul tatil olma gibi bir lüksümüz yoktu. Babam kapının önündeki karları atıp yol açardı. Karların üzerinde ayakkabıdan çıkan “gırç gırç” sesleriyle okul yolunu tutardık. Bir de kar kokusu vardı; kar sessizliğinin yanında bir de tarif edemediğim kar kokusu... Soğuğun kokusu olur mu?
Olur... Siyah önlüğe düşen kar tanelerinin resmini çizerdik. Okulun hademesi sobayı yakmak için çoktan eline kömür kovasını almıştı bile... Eskiden annem ilkokula gittiği zamanları anlatırken “Okula odun götürmediysek öğretmen ceza verirdi,” derdi, köy okulunda okumanın zorluklarını anlatırken.
Biz de şimdiki rahatlıkları anlatacağız galiba... Öğretmen anneme bir şarkı söyle dediğinde, onların üşüdüklerinden belki haberi yoktu. Köyün ağasının kızı “Bahçalarda bal erik, yaprağı delik delik / Abe nişanlın gördüm, saçları bölük bölük” manisini söyleyip iyi not alırken, iki kucak odun getirmenin güveni vardı yüzünde. Kız çocukları okusun diye kardan yollar açılırken bademler çiçek açtı, narların zamanı geçti. Kuzuların sesi duyulurken “Çiğdem çiçek, şenlenir” şarkısının sözleri geldi dilime...
Gönlümüzdeki çiçeklerin açması dileğiyle...