Dijital Terörizm'in Sözde Klavye Kahramanları
Ferhat Hanedan Güven
Dijital çağın yeni kamusal alanları, ifade özgürlüğünün genişlediği mecralar olmaktan giderek uzaklaşarak, organize troll ağlarının sistematik müdahaleleriyle toksisiteleştirilen, hakikatin gürültü içinde boğulduğu çatışmalı alanlara dönüşmektedir. Ve bu döngüde dijital terörizmin sözde klavye kahramanlarını ele aldım.
Toplumların geleneksel baskı mekanizmaları, dijital çağın hız ve sınırsızlık karakteriyle birlikte köklü bir dönüşüm geçirmiştir. Bir dönem mahalle baskısı olarak tanımlanan sosyal yönlendirme ve sindirme araçları, günümüzde yerini sosyal medya platformları üzerinden yürütülen sistematik baskıya bırakmıştır. Fısıltı gazetesi yerini paylaşım kültürüne, dedikodu ve fitne ise organize dezenformasyon faaliyetlerine evrilmiştir.
Sosyal medya mecralarında kontrolsüz biçimde dolaşıma sokulan yalan ve yanlış bilgiler, kişi ya da grupları açıkça hedef haline getirmekte; toplum nezdinde itibarsızlaştırma, linç ve algı operasyonlarına zemin hazırlamaktadır. Her ideolojik yapının, toplumsal değerleri kendi menfaatleri doğrultusunda parsellediği bu dönemde; düşünce özgürlüğü adı altında fikirler sistematik biçimde kirletilmekte, hakikat bilinçli olarak gölgelenmektedir.
“Parayı veren kapıyı açar” anlayışı, dijital dünyada farklı bir boyut kazanmış; Avrupa’da bağlantısı bulunan bir kişi üzerinden sahte hesaplar açma, bu hesaplar aracılığıyla hedef gösterme ve itibarsızlaştırma faaliyetleri sıradanlaşmıştır. Tunceli gibi yerel ve hassas toplumsal dokulara sahip bölgelerde dahi kurulan bu sahte hesap ağlarıyla, dijital terörizm adeta kurumsallaşmıştır. “Çamur at, izi kalsın” yöntemi; paylaşımlarla, gönderilerle ve algoritmaların gücüyle kalıcı hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Dijital terörizm; sadece bireyleri değil, toplumsal barışı, kamu düzenini ve devletin güvenliğini de doğrudan tehdit eden bir unsurdur. Bu nedenle siber alan, artık yalnızca teknik bir mesele değil; hukuki, sosyolojik ve güvenlik boyutları olan stratejik bir mücadele alanıdır. Siber suçlarla etkin mücadele, dezenformasyonun önlenmesi, sahte hesap ağlarının tespiti ve dijital delillerin hızlı şekilde değerlendirilmesi; kamu otoritelerinin en öncelikli görevleri arasında yer almalıdır.
Aynı zamanda bireylerin dijital okuryazarlık bilincinin artırılması, paylaşılan her bilginin sorgulanması ve doğrulanması da bu mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. Zira dijital terörizm, yalnızca üretenlerin değil; sorgulamadan paylaşanların da dolaylı katkısıyla güç kazanmaktadır.
Sonuç olarak; dijital çağda terör yalnızca silahla değil, klavyeyle de yapılmaktadır. Bu tehdide karşı verilecek mücadele ise ancak güçlü bir siber altyapı, kararlı bir hukuk sistemi ve bilinçli bir toplum ile mümkündür.
Bu noktada, kendilerini sözde “klavye kahramanı” olarak konumlandıran, Avrupa’nın Wi-Fi ağı üzerinden memleketine ayar vermeye çalışan, bir dönem mürekkebini satanların bugünkü ardılları olan dijital trol çetelerine karşı en büyük ve en kararlı mücadeleyi yine biz vermek zorundayız. Zira bu yapıların amacı; hakikati savunmak değil, algı üretmek, kaos oluşturmak ve toplumsal fay hatlarını derinleştirmektir.
Unutulmamalıdır ki dijital mecralarda yürütülen bu operasyonlar, bireysel tepkilerle değil; bilinçli, ferasetli ve ortak akla dayalı bir duruşla bertaraf edilebilir. Tarih boyunca milletimiz, hangi şartlar altında olursa olsun; sağduyusu, basireti ve birlik ruhuyla her türlü tehdidi aşmayı başarmıştır. Bugün de aynı feraset, sanal dünyada üretilen yalanlara, iftiralara ve yönlendirilmiş algılara karşı en güçlü kalkandır.
Bu nedenle mücadele yalnızca kurumların değil; her bir vatandaşın sorumluluğudur. Dijital alanda sergilenecek vakur duruş, paylaşımda gösterilecek hassasiyet ve hakikatten yana tavır; trol düzeninin en büyük düşmanıdır. Çünkü milletimizin gücü, her dönemde olduğu gibi bugün de aklını kiraya vermemesinde, doğruda ısrar etmesinde ve iradesine sahip çıkmasında yatmaktadır.