Egt. Danışmanı Büşra Berk Demirtaşoğlu

Türkiye'de Medyanın Ruh Sağlığı Algısı: Hepimiz Depresyonda mıyız?

Egt. Danışmanı Büşra Berk Demirtaşoğlu

Son dönemde televizyon ekranlarında, gazetelerde ve sosyal medyada sıkça karşılaştığımız manşetler dikkat çekici:

“Türkiye depresyonda”, “Toplum kaygı girdabında”, “Gençler umutsuzluk içinde.”

Bu başlıklar toplumun ruh sağlığını gündeme taşırken, aynı zamanda hepimizin ruhsal sorunlar yaşadığına dair bir algıyı da besliyor.

Medyanın kullandığı dil, bu algının en önemli kaynağı. Haberlerin genellikle abartılı, genelleyici ve duygusal ifadelerle aktarılması, izleyicide ya da okuyucuda gerçeği aşan bir etki yaratıyor. Toplumun heterojen yapısı göz ardı edilerek, herkesin aynı ruhsal tablo içinde olduğu izlenimi veriliyor.

Sosyal medya da bu algının büyümesinde başlıca rol oynuyor. Bireylerin anonim biçimde yaşadığı kaygı, depresyon ve tükenmişlik deneyimlerini paylaşması, sorunların daha görünür hale gelmesini sağlıyor. Bu durum farkındalığı artırırken, aynı zamanda sorunların toplumun tamamına mal edilmesine yol açıyor.

Elbette Türkiye’de ruh sağlığı sorunları ciddi bir şekilde artıyor. Uzmanlar, özellikle ekonomik kriz, işsizlik ve toplumsal belirsizliklerin depresyon ve kaygı bozukluklarını yaygınlaştırdığını dile getiriyor. Ancak bu durum, “herkesin ruh sağlığı bozuk” şeklinde keskin bir genellemeyi haklı çıkaracak düzeyde değil.

Sonuçta ortaya çıkan tablo çelişkili. Bir yandan bu söylemler sayesinde ruh sağlığı konusu tabu olmaktan çıkıyor, daha çok insan psikolojik destek arıyor. Öte yandan sürekli olumsuzluk vurgusu, bireylerde umutsuzluk ve çaresizlik hissini pekiştiriyor.

Medya, bu noktada dengeyi bulmak zorunda: sorunları görünür kılarken aynı zamanda çözüm yollarına da ışık tutmak durumunda. Medya isterse kendi toplumunun dostu da düşmanı da olabilir. Gerçekleri çarpıtan abartan medya kimlerin ekmeğine nasıl ne derece yağ sürüyor bilinmez ancak KENDİ DOYDUĞU TOPRAKLARIN İLK SIRADAKİ DÜŞMANI OLUR.

Yazarın Diğer Yazıları