- Haberler
- Gündem
- Sağlık-SEN Elazığ Üniversite Şube Başkanı Aygüneş: Şiddet ne gece dinliyor ne gündüz
Sağlık-SEN Elazığ Üniversite Şube Başkanı Aygüneş: Şiddet ne gece dinliyor ne gündüz
Aygüneş: Yıllardan beri sağlık çalışanlarının en önemli sorunları arasında yer alan şiddet, pandemi süreciyle birlikte yüksek öncelikli mesleki risk seviyesine tırmanmış bulunmaktadır.
Yaptığı açıklamalarda şu ifadelere yer verdi:
Gün geçmiyor ki ülkemizin bir bölgesinden şiddet haberi gelmesin.
Doktorlar, hemşireler, teknikerler, şoförler, güvenlikçiler… Kısacası branşı ya da görevi ne olursa olsun, sağlık çalışanlarının tamamı, mesleki yaşamlarını şiddetle burun buruna geçiriyor.
Şiddet ne gece dinliyor ne gündüz, ne normal mesai dinliyor ne bayram, ne acil servis dinliyor ne sağlık ocağı.
Meselenin vahim bir diğer yanı ise şiddet uygulayanların ezici çoğunluğunun, hasta ya da hasta yakınlarından oluşmasıdır. Bu demek oluyor ki sağlıkta şiddet konusunda faili uzakta aramamak gerekiyor.
Sağlık birimlerinde ya da saha çalışmalarında, fiziki şiddetten sözlü saldırıya, tehdit içerikli saldırılardan tacize kadar şiddetin her türüne rastlamak mümkün.
Bıçaktan silaha, sandalyeden testereye, oraktan kolonya şişesine, akla gelebilecek her şey şiddet aracı olarak kullanılabilmektedir.
Velhasıl sağlıkta şiddet deyip geçmemek lazım. 2021 yılında çok şükür yaşanmadı ama önceki yıllarda maalesef hayatını kaybeden sağlık çalışanları oldu.
Geride bıraktığımız yıl içindeyse, ağır bir şekilde yaralananlar, uzun süreli travma nedeniyle meslekten ayrılanlar, aylarca klinik ya da psikolojik tedavi görenler oldu.
Bu manada, Mayıs ayında Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, hastası tarafından bıçaklanarak yaralanan Dr. Ertan İskender’in istifa dilekçesinde kullandığı ifadeleri, başta yetkililer olmak üzere herkesin hafızasına kazıması gerektiğini düşünüyorum.
Bakın ne dedi Dr. İskender istifa dilekçesinde; “Uğradığım bıçaklı saldırı sonrası hastanenin güvenlik ve çalışma şartlarında iyileştirme sağlanamadığından ve olayın devam eden psikolojik etkilerinden dolayı hastanede çalışmakta, hastalarımın tedavilerini uygulamakta zorlanıyorum.”
Tablonun vahametini anlaya biliyorsunuz değil mi!!!
Elbette şiddetin etkileri, mağdurun üzerindeki fiziki ya da psikolojik etkiyle sınırlı kalmıyor.
Ne vakit bir şiddet olayı yaşansa, başta o birimdeki mesai arkadaşları olmak üzere tüm sağlık çalışanları, şiddetin neden olduğu korku dalgasından payına düşeni alıyor.
İçe kapanıyorlar, mesaiye korkarak gidiyorlar, işlerini özgüvenle yapmakta zorlanıyorlar, meslekten soğuyorlar.
Elbette tüm bu yaşadıklarını başta aile fertleri olmak üzere çevrelerine yansıtıyorlar.
Neticede bu durum verimliliklerini yani hizmet zincirini de doğrudan etkiliyor.
Tüm bu nedenleri göz önüne aldığımızda, şiddetin doğrudan sağlık sistemini hedef alan bir tehdit unsuru olduğu sonucuna varıyoruz.
O nedenle de meseleye ciddiyetle yaklaşılması gerektiğini savunuyoruz.
Peki, bu şekilde yaklaşılıyor mu? En kestirmeden cevap vermek gerekirse; hayır… Çünkü şiddet olayları azalmıyor, her geçen gün artıyor.
Günlük, olay bazlı anlık tepkilerin dışında ortada ne bir çözüm stratejisi var ne de çözüm gayreti.
Bu noktada yapılması gereken, tehlikenin yeterince farkında olup, engelleyici, önleyici ve korumacı politikaları bir an önce sistemli bir şekilde hayata geçirmek olmalıdır.
Sorunun toplumsal boyutu dikkate alındığında, bugünden yarına bir çözüm ortaya konamayacağının kuşkusuz farkındayız.
Ancak her zaman ve her koşulda, sorunun üzerine kararlılıkla gitme iradesinin gösterilmesi hem sağlık çalışanlarını umutlandıracak hem de toplumda farkındalık oluşmasına zemin hazırlayacaktır.
Kuşkusuz sorunun nihai çözümü, toplumda oluşacak farkındalığın zirveyi görmesi ile mümkün olacaktır.
Toplum, yani 84 milyon;
•sağlık çalışanlarının da can taşıdıklarını,
•can kurtarmak için can verdiklerini,
•hayat kurtarmak gibi kutsal bir sorumluluk üstlendiklerini,
•el kaldırmak yerine kol kanat gerilmesi gerektiğini,
•sağlık hizmetinin bir ekip işi olduğunu ve bir sağlık çalışanına yapılacak kötü davranışın tüm sağlık çalışanlarını etkilediğini,
•sağlık sisteminin çalışanıyla hastasıyla bir bütün olduğunu içselleştirmelidir.
Elbette bu hususta sadece Sağlık Bakanlığı’na görev düşmüyor.
Bakanlığın kısa vadede yapması gereken, halihazırdaki engelleyici, önleyici ve korumacı politika ve uygulamaları gözden geçirmektir.
Örneğin, tek bir kişi bile sağlık birimlerine yaralayıcı, kesici, öldürücü alet ve ekipmanlarla girmemelidir. Bunun önlemi bir an önce alınmalıdır. İnsanlar, sağlık kuruluşlarına, aile hekimliklerine giderken, bu ve benzeri aletlerle kapıdan içeri alınmayacağını bilmelidir.
Sağlık Bakanlığı, bunlara ilaveten, ülke genelinde seferberlik başlatılmasına ön ayak olmalıdır.
İlgili bakanlıklardan sivil toplum kuruluşlarına, medya organlarından aydınlara kadar ülkenin tüm dinamikleri bu seferberliğe dahil edilmelidir.
Örneğin, hakimler ve savcılara, sağlıkta şiddetin ne manaya geldiği iyi anlatılmalıdır.
Bir savcıyla trafikte tartışan bir maganda hemen hapsi boyluyorsa, buna karşın bir hastanede terör estiren bir maganda elini kolunu sallayarak ortalıkta geziyorsa, ortada çok ciddi bir sorun, çok ciddi bir çelişki, çok ciddi bir çifte standart var demektir.
Oysa yasalar, bu çelişkiye imkan vermiyor. Demek ki ortada bir uygulama sorunu var. Bu sorun ortadan kalkmadığı sürece de sağlık çalışanlarının adalete olan güveni sarsılmaya devam edecek demektir.
Sağlık emekçileri, “Sağlık Çalışanları Yılı” ilan edilen 2021’i maalesef şiddetin gölgesinde geçirdiler.
Yeni yılın ilk 20 gününde tanık olduğumuz şiddet haberleri, 2022’nin çok daha kötü geçeceğine işaret ediyor.
Daha 3 gün önce, İstanbul Çam Sakura’da gebe bir hemşire saçlarından tutularak yerlerde sürüklendi.
Şanlıurfa’da da bir başka hemşire önce çalıştığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde şiddete maruz kaldı.
Şikayet için gittiği karakoldan dönerken de aynı canilerin saldırısı sonucu kolu bacağı kırıldı, arabası zarar gördü.
Maalesef vurdulu - kırdılı film sahnelerinden bahsetmiyorum, 2022 Türkiye’sinin sağlık gerçeği bunlar.
Elbette sağlık çalışanlarının sorunu maruz kaldıkları şiddetten ibaret değil. Aşırı iş yükü, ücret adaletsizliği ve yetersizliği, uzun çalışma süreleri, istihdam yetersizliği, malpraktis gibi sorunlar da sağlık çalışanlarının canını yakıyor, yakmaya da devam ediyor.
Temennimiz bu sorunların bir an önce son bulması.
2022 yılında sağlık çalışanlarının her açıdan gün yüzü görmelerini arzu ediyoruz. Bunun için bir an önce hem şiddet sorununa hem de diğer sorunlara neşter vurmak gerekmektedir.
Başta şiddet olmak üzere bu sorunlarla yaşamak sağlık çalışanlarının kaderi değildir, olmamalıdır.
Sorunlarını çözmek, yüklerini hafifletmek, yüzlerini güldürmek Bakanlığın en öncelikli görevleri arasında olmalıdır.
Bu değerlendirmeler çerçevesinde geçtiğimiz yıl yaşanan şiddet olaylarına bakacak olursak…
Yılın son ayında yani Aralık’ta şiddetin adeta tavan yaptığını görüyoruz. Bu ayda sağlık çalışanlarına yönelik 31 şiddet olayı yaşandı. 57 saldırganın neden olduğu olaylarda, 50 sağlık çalışanı mağduru oldu.
2021 yılı boyunca ise 190 şiddet olayı vuku buldu. 364 saldırganın gerçekleştirdiği olaylarda, 316 sağlık çalışanı şiddet kurbanı oldu.
Yıl boyunca yaşanan 190 şiddet vakasının 143’üne hasta ve hasta yakınları neden oldu. Yani sağlıkta şiddet olaylarının yüzde 75’inin baş faillerini hasta ve hasta yakınları oluşturmaktadır.
Hep söylediğimiz gibi bu trajik durum, nitelikli sağlık hizmetini sekteye uğratmakta, hasta – çalışan ilişkisine ve güven ortamına darbe vurmaktadır.
Bunlara ek olarak, 13 şiddet olayında idareci pozisyonundaki kimseler yer alırken, 34 olaya magandaların imza attığını görüyoruz.
190 şiddet olayının 162’si hem sözlü hem fiili, 22’si sözlü, 5’i mobbing, 1’i ise taciz şeklinde cereyan etmiştir.
Yıl boyunca yaşanan olaylarda şiddetin adresinin çoğu zaman hastaneler, özellikle de acil servisler olduğunu görüyoruz. 12 ay boyunca vuku bulan 190 şiddet olayının 146’sı buralarda yaşandı.
Öte yandan 13 olay aile sağlığı merkezlerinde, 31 olay ise saha çalışmaları esnasında meydana geldi. Sahada meydana gelen olayların mağdurlarının çoğunlukla 112 çalışanları olduğunu belirtmek isterim.
En çok şiddete maruz kalanlara bakacak olursak… hasta ve hasta yakınları ile en çok muhatap olanlar yani doktor ve hemşireler. 2021 yılında 92 doktor ve 59 hemşire şiddet olaylarının mağduru oldu.
Mağdurların; 50 güvenlik görevlisi ve 46 112 çalışanı ve 69 da diğer sağlık çalışanı şeklinde sıralandığını görüyoruz.
Gelelim adli mercilerin verdiği kararlara…
Geçtiğimiz yıl 124 saldırgan hakkında herhangi bir işlem yapılmazken, 135 saldırgan gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Sadece 41 saldırgan tutuklanırken, 3 saldırgana ise para cezası verildi. Geri kalanlar hakkında da adli soruşturma başlatılmıştır.
Bu tablo, yargının, sağlıkta şiddet uygulayanlara oldukça müsamahakar yaklaştığını apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; 2021 yılına ait bu veriler, Sağlık-Sen olarak bizim tespit ettiklerimizden oluşmaktadır.
Gerçekte yaşanan şiddet olaylarının bu rakamların çok daha üstünde olduğunu biliyoruz. Elbette bu hakikati Bakanlık da biliyor.
Bu da şu demek oluyor; acil önlem alınmadığı taktirde, sağlık çalışanlarını tehdit eden şiddet sorunu, sistemi kilitlemeye yönelik bir sorun olmaya doğru hızla ilerliyor.
Kararlı çözüm iradesinin ortaya konmadığı her gün 1 milyon sağlık çalışanına zarardır, millete zarardır, Türkiye’ye zarardır" dedi.