Harput-Der Başkanı Kazım Atıcı: Çayda Çıra Oyunumuzun Aslı Bir Semâ ve Zikirdir

Harput-Der Başkanı Kazım Atıcı: Çayda Çıra Oyunumuzun Aslı Bir Semâ ve Zikirdir
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Harput kültürü külliyatının temelini oluşturan Çayda Çıra oyunumuz, aslında bir Semâ ve Zikirdir. Şeyh Evhadüddîn-i Kirmânî ‘nin sonradan damadı ve halifesi de olan Ahî Evran ile birlikte 1204 yıllarında Anadolu'ya geldiği, bir süre Harput’ta kaldığı ve dervişlerini bu bölgede de ikamet ettirdiği bilinmektedir.  13. Yüzyılda Harput’ta da bulunan Mutasavvıf ve Velî Evhadüddîn-i Kirmânî mürîdleriyle birlikte ellerinde kandil-mum ile semâa durarak zikir ederdi. Evhadüddîn-i Kirmânî’ye ait bu semâ tarzı, oyun olarak bildiğimiz Çayda Çıra’nın çıkış noktasını ve devamını oluşturmaktadır.

Halk oyunlarımızın tacı ve simgesi olan Çayda Çıra oyununun çıkışı hakkında, çok çeşitli efsaneler geliştirilmiştir. Oluşum süreci açısından efsanelerin çok uzun yıllar gerektirmesi daha uzak bir geçmişin ve efsanelerin asıl çıkış noktasının göz ardı edilmesine neden olabilmektedir.  

Çayda Çıra oyununun kökenine ilişkin farklı izahatlar da bulunulmaktadır. Bilindiği gibi Çayda Çıra oyunu: Buzluk Mağarası’nda  kaybolan gelini, Fırat sahilinde arayan kalabalığın uzaktan görünüşüyle; Hazar Gölü’nün ortasında bulunan kilisenin papazının kızı ile Müslüman bir gencin aşk öyküsüyle; Elazığ’daki bir çayın karşı kıyılarına yerleşen aşiretlerden iki gencin aşkı ile; Haringet  çayının kıyısında bulunan bir köyde yapılan ve gecede mehtabın olduğu düğün esnasında ay tutulmasının uğursuzluk sayılması ile ya da Harput Kalesinin düşman işgalinden kurtarılması ile açıklanmaktadır. Bu gibi anlatıların izlerine Van yöresine ait Akdamar ya da Yunan mitolojisindeki Hero ile Leandros gibi efsanalerde de rastlanmaktadır.  Yine “Çaydaçıra” dansı ile Uygur Türklerindeki halk danslarından olan “Dalda Çıra” dansının benzerliği gibi iddialarda da bulunulmuştur. Öyle ki yakın bir zamanda, dönemin bir bakanı oyunun kaynağının Diyarbakır'da Dicle Nehri'nde karpuzların içerisine konan kandillerin nehre bırakılması suretiyle geceleri bir şenlik yaşanmasına bile bağlamıştır.

Ancak Çayda Çıra oyunu Civanlık teşkilatının da kurucusu olan Evhadüddîn-i Kirmânî’nin  Semâ ve Zikir tarzından ortaya çıkmıştır. Evhadi dervişlerinin dolunay zamanı, açık araziye çıkıp ellerinde mumla zikir ettikleri yörenin Harput olduğu ülkemizin önde gelen tasavvuf araştırmacılarından Prof. Dr. Mahmut Erol KILIÇ tarafından da beyan ve tasdik edilmiş; bir arifin bir uygulamasının tarihi süreç içinde folklorik bir hale gelmesi şeklinde açıklanmıştır.

Kültürel kimliğimizin derinliklerinde yer alan Çayda Çıra halk oyunumuz, sadece bir geleneksel dans değil, aynı zamanda insan ruhunun karanlıktan ışığa doğru ilerleyişinin sembolüdür. Sema ve Zikir gibi derin manevi ritüellerle olan benzerlikleri, Çayda Çıra'yı, bir halk oyunu olmanın ötesine geçirir; onu bir ruhsal arayışın, bir iç yolculuğun sembolüne dönüştürür. Çayda Çıra da ilahi huzurun bedenle ifade bulmuş hali olan Sema gibi benzer bir içsel yolculuğun, bir ruhsal dönüşümün ifadesidir. Gece karanlığında yanan mumlar, her biri kendi ışığını yayarak yolu aydınlatırken, Çayda Çıra'daki ritmik hareketler de tıpkı bir Sema döngüsüne benzer bir biçimde karanlıkta dönüp durarak aydınlığa doğru yol alır. Her adım, bir çığlık gibi içsel bir boşluğu ve huzuru bulma arzusunu simgeler. Çayda Çıra’da figürlerin hareketleri, tıpkı Sema dansındaki dönmeler gibi, sonsuzluk arayışına dair bir sembolizmi taşır; karanlık bir dünyadan aydınlık bir geleceğe doğru ilerlerken, kişi içsel bir dönüşüm geçirir.

Çayda Çıra'da da ritmik hareketlerin ve mumların yanışındaki düzenli döngüler, bir nevi Zikir’in ritmik tekrarına benzer. Her adımda, her dönüşte, her mumun ışığında, Çayda Çıra bir Zikir gibi, insanın içsel yolculuğunda kendini arayışıdır. Tıpkı bir Zikirde olduğu gibi, ritmik bir tekrar ve içsel bir derinleşme vardır. Her bir hareket, bir tekâmül sürecinin parçasıdır ve tüm bu adımlar bir araya geldiğinde, hem bireysel hem de toplumsal bir ruhani yükselişe işaret eder.

Çayda Çıra, sadece bir halk dansı değil, aynı zamanda manevi bir tecrübeyi ve insan ruhunun arayışını yansıtan bir ritüeldir. Sema ve Zikir ile paylaştığı ortak temalar, onu bir halk oyunundan çok daha fazlası haline getirir. Geceyi yararak ilerleyen ışık huzmeleri, tıpkı Sema’daki dönüşler ve Zikirdeki tekrarlar gibi, insanın karanlığa karşı koyma, içsel aydınlanma ve ilahi huzura ulaşma çabasının sembolüdür. Çayda Çıra’nın sembolizmi, halkın geçmişine duyduğu saygıyı, bugüne dair umudunu ve yarına olan inancını gösterir. Her figür, her adım, her mum ışığı, tıpkı Sema ve Zikirde olduğu gibi, insanın varoluşsal arayışının bir parçasıdır.

Elazığ’ın kültürel kimliğini simgeleyen Çayda Çıra halk oyunu, sadece bir geleneksel eğlence değil, derin bir manevi anlam ve ritüelin de taşıyıcısıdır. Bu anlam, Çayda Çıra'nın, Zikir ile olan güçlü bağlantılarında belirginleşir. Çayda Çıra, bir halk oyununun ötesine geçerek, bir içsel arayış, bir ruhsal yolculuk ve aydınlanma çabası olarak karşımıza çıkar. Zikirde olduğu gibi, her bir hareket, her bir dönüş, insanın ruhunu derinleştirir ve onu içsel huzura yönlendirir. Çayda Çıra’daki ritmik yapılar, Zikir’in tekrarlarıyla benzer bir anlam taşır; her adım, her ışık huzmesi, bir ruhani yükselişin, Allah’a yakınlaşmanın sembolüdür.

Çayda Çıra'da, mumların ışığında hareket eden figürler, Zikirdeki derin tekrarlamalar gibi, bir ruhsal evrimi simgeler. Figürlerin ritmik dönüşleri, Zikirdeki dönme hareketleriyle paralellik gösterir. Bu dönüşler, hem bir içsel temizlik hem de ruhun ilahi huzura ulaşma çabasının dışa vurumudur. Ayrıca, Zikir’de Allah’ın isimlerinin tekrarı insanı ruhsal bir dinginliğe taşırken, Çayda Çıra'daki her hareket de izleyiciyi bir huzur ve içsel dinginlik haline davet eder. Oyundaki hareketler, figürlerin ritmik dönüşleri, adeta bir içsel arayışın, bir Devranın ifadesi gibidir. Her dönüş, bir aşamadan diğerine geçişi, ruhsal bir tekâmülü simgeler.

Derin manevi bir anlam taşıyan Çayda Çıra’nın, sadece bir halk oyunu olmadığını ortaya koyabilmek adına Harput-Der olarak Anadolu Kalkınma ve Eğitim Derneği ve Fırat Havzasını Geliştirme Derneği ile birlikte kapsamlı ve çok aşamalı bir proje hazırlığı içerisinde olduğumuzu ve konu hakkında ilgili kurumların ve halkımızın desteğini beklediğimizi ifade etmek isterim. Bu amaçla Eylül-Ekim aylarında ilgili konu alanı uzmanlarını bir araya getirecek ilk çalıştayımızı gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Projemiz ile Çayda Çıra halk oyunumuzun derin manevi bağlarını yeniden yorumlamayı hedeflemekteyiz. Bu doğrultuda ana amacımız Çayda Çıra halk oyunumuzun tarihsel kökenlerini, sembolik değerlerini ve tasavvufi anlam katmanlarını araştırmak; bu oyunu halk nezdinde yalnızca bir folklorik unsur olarak değil, aynı zamanda içsel dönüşüm, manevi yükseliş ve toplumsal dayanışmanın simgesi olarak yeniden anlamlandırmak ve bu bilinçle yaşatılmasını sağlamaktır.